6-7 Eylül Olayları

6-7 Eylül Olayları,6 Eylül 1955 günü başlayan,başta İstanbul olmak üzere,İzmir ve Adalar’da Rumlara ve diğer gayrimüslimlere karşı oluşan linç ve yağma hareketi.
İki gün boyunca devam eden olaylarda birçok gayrimüslim yaralanırken,yaşamını yiti renler oldu.Maddi hasar ise çok büyük boyutlardaydı.Kalabalık güruhun önüne çıkan tüm dükkân lar,kiliseler yağmalanmıştı.Devletin kolluk kuvvetleri önceden haberdar oldukları halde herhangi bir müdahalede bulunmadan olayları izlemekle yetindi ler.Olayların ardından birçok Rum ve gayrimüslim,sahip oldukları her şeyi geride bırakarak yaşadıkları alanları terk etmek zorunda kaldılar.1924 yılında 1 milyon olan İstanbul nüfusunun 280 bini Rum’ du.Bu etnik temizlik sona erdiğinde İstanbul’da kalan Rum nüfusu 1500-2000’di.
1946’da parlamenter demokrasiye geçen Türkiye’de 1950 yılında Demokrat Parti (DP)’nin iktidara gelişi ile birlikte,II.Meşrutiyet döneminden itibaren sürdürülen “Türkleştirme” politikalarında bir farklılık gözlemlenmedi.DP,ekonomide bütün libe ral söylemlerine rağmen,Lozan Antlaşması çerçevesinde İstanbul ve çevresinde otu ran Rum nüfusun,elinde ki sermaye gücünü millileştirmeyi planlıyordu.Bütün bu gelişmeler doğrultusunda 1955 Kıbrıs sorunu DP’ye bu politikalarını gerçekleştirme olanağı verdi.1955 Kıbrıs meselesinin tam anlamıyla tırmandığı yıldı.Adadaki Rumlar sürekli olarak Türklere karşı terör hareketle rinde bulunuyor,olaylar çıkarıyorlardı.Bu gelişmeler özellikle Türkiye’de gazetelerin yaptığı haberler nedeniyle toplum içinde büyük infiale yol açmaktaydı.
Burada ilginç ve 6-7 eylül olaylarının ortaya çıkmasına büyük etkisi olan şey ise; gaze telerin Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasından itibaren Türkiye’de yaşayan Rumlara yönelik olarak yazdıkları tahrik edici yazılardı.Yapılan haberler nedeniyle kamu oyun da artık Patrikliğe karşı açıkça bir tepki oluşmaya başlamıştı.Tepkilerin artması nede niyle 29 Ağustos günü Patriklik,polis tarafından koruma altına alınmıştı.Gazete haber lerinin toplum üzerinde yarattığı etki,6-7 Eylül olayları sırasında Patrikhaneye yöne lik saldırıların yoğunluğu göz önüne alınarak anlaşılabilir.Türkiye’de Patrikhane’ye karşı eleştiri yönelten,patrikliğin kapatılmasını ve Rumların İstanbul’dan kovulma sını isteyen ve bu amaca yönelik olarak her türlü faaliyette bulunan milliyetçi aydın kesiminin de söylem ve tavırlarının halkı üzerinde etkili olduğu da bir gerçektir.Bu dönemde Yunan ve Türk basını arasında canlı bir propaganda savaşının olduğunu da belirtmek gerekir.
Sonuç olarak İstanbul’daki Rum basının yazıları ve ulusal gazetelerin buna karşı olan tutu mu neredeyse tüm yurtta derin bir infial uyandırıyordu.6-7 eylül öncesinde ortamı gergin leştiren şeylerden biri de özellikle başta Kıbrıs Türktür Cemiyeti olmak üzere bazı toplu lukların eylemleriydi.Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti, Kıbrıs konusunda halkı heyecanlandıran eylemler yapıyor, sürekli olarak bu konuda bilinçlerin uyanık tutulmasını sağlıyordu. Hürriyet,Cemiyetin,Londra’da beş bin kişiyle miting yapması nın,Cemiyete olan sempatiyi arttırdığını, bundan dolayı yurdun birçok yerinde açılan yeni şubelerle son zamanlarda cemiyetin şube sayısında büyük bir artışın olduğu belirtilmekteydi.Bunun yanında dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in 6-7 Eylül olaylarının başlamasından bir gün önce Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti Genel Başkanı Hik met Bil ile arabasında bir süre görüşmesi düşündürü cüdür.


6-7 Eylül olaylarının hemen öncesinde yaşanan bu gelişmeler, daha sonra olacakların haber cisi gibidir.27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında 6-7 Eylül konusunda yargılanan Adnan Menderes “Efkarı umumiye bu olaya hazırdı. Mürettibini aramak gerekmez” diyerek olayların çıkmasında hiçbir sorumluluğunun olmadığını anlatmaya çalışmıştı.
Olayların gelişimi
Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba koyulur. Bombalanan ev Türk Konsolosluğu ile aynı bahçededir.Bombalar Selanik Başkonsolos Yardımcısı Ali Tekinalp tarafından götürülür. Bombalar sonradan MİT’te çalışacak ve Nevşehir Valisi yapılacak olan Ok tay Engin ve konsolosluk hizmetlisi Hasan Uçar tarafından yerleştirilir.İstanbul Eks pres gazetesi 6 Eylül tarihli 2. baskısıyla düğmeye basar.Gazetenin sahibi 1955’te adı MAH olan şimdiki MİT’in hizmetinde çalışmaktadır.20-30 bin basılan gazetenin 2. baskısı 290 bin adet basılır.O günkü matbaa teknolojisiyle birkaç günlük zaman ala cak 290 bin baskının hızla hazır edilmiş olması bile 6-7 Eylül olaylarının devlet tara fından tüm ayrıntısına kadar önceden organize edildiğini gösterir.Görsel medyanın devrede olmadığı bir dönemde yazılı medya yaygın bir şekilde kullanılarak provokas yonda etkili bir araç olarak devreye sokulmuştur.
Böylece Atatürk’ün Selanik’teki evinin bombalandığı haberi manşette verilir.Manşe tin altında ise yine istihbarat örgütünün içinde yuvalandığı örgütlerin (Kıbrıs Türktür Cemiyeti,Milli Amele Teşkilatı,İstanbul Yüksek Okul Talebe Birliği) yetkililerinin tahrik edici,saldırgan tehditleri yer alır,Rumlar hedef olarak gösterilir.Yalnızca İstan bul Ekspres gazetesi değil Cumhuriyet,Tercüman,Milliyet,Sabah aynı tornadan çık mış manşetlerle insanları provake eder.
Camilerde Rumlar’ a karşı kışkırtıcı vaazlar verilir.Rumlar’ a ait mekanlar önceden verilen istihbarata göre tespit edilerek kırmızı haçlarla işaretlenir.Ve bundan sonra olaylar çorap söküğü gibi gelişir.İstanbul Ekspres gazetesinin yaygın dağıtımı ardın dan KTC ve İYOTB tarafından Taksim’de miting yapılır.Miting sonrasında yağma ve vahşet dizginlerinden boşalır.Sopalar,baltalar,kazmalarla tek bir merkezden silah landırılmış,Kastamonu’dan Sivas’a,Trabzon’dan Erzincan’a kadar şehir dışından kam yonlarla getirilen gerici-faşist güruh Rumlar’ ın yaşadığı 52 bölgede aynı anda yangın, yağma ve linçe girişir.Bu sırada Rumlar’ ın çoğunlukta yaşadığı İzmir’de aynı senaryo sahnelenmektedir.Saldırganlar mezarlıklara bile dadanır. Kemik ve ceset parçaları sokaklara saçılır.Kadınlara vahşice tecavüz edilir.İlkin Rumlar’ a ait mekanların cam ve çerçevelerinin indirilmesiyle başlanır.Devlet en başından beri işin başındadır. Emniyet ve ordu görevlileri katliamı izlediklerini saklamaya bile gerek duymazlar.
Katliamın bilançosu
İstanbul’daki saldırıda 74 kilise,1 havra,8 ayazma,3 manastır,3584’ü Rumlar’ a geri kalanı Ermeni,Yahudilere ait 5583 işyeri yağmalanır ve yıkılır.İzmir’de ise 14 ev,6 dükkan,1 pansiyon,Katolik Kilisesi,İngiliz Kültür Evi talan edilir ve yakılır.İstanbul’ da 200 civarında tecavüz olayı gerçekleşir. 3 kişi ölür, 30 da yaralı tespit edilir.İzmir’ deki saldırılarda ise 57 kişi yaralanır.İstanbul’da ve İzmir’de olaylardan hemen sonra örfi idare (sıkıyönetim) ilan edilir.1924 yılında 1 milyon olan İstanbul nüfusunun 280 bini Rum’du.Bu etnik temizlik sona erdiğinde İstanbul’da kalan Rum nüfusu 1500-2000’di.
Yargılamalar
Suçlu görülenlerin yargılanmasıyla kapanan 6-7 Eylül hadiseleri ile ilgili dosya,27 Mayıs 1960’daki askeri darbe sonrasında yeniden açıldı. Olayların tertipçisi olduğu iddiasıyla Demokrat Parti ileri gelenleri ve İstanbul, İzmir ve Ankara’nın mülki erkânı yargılandı.Davanın tekrardan açılmasında M.F.Köprülü’ nün“Olayların olacağını hükümet öncede biliyordu.Bir tertip vardı.”Şeklindeki açıklamasının büyük etkisi vardı.Yassı ada’da görülen duruşmalarda 11 sanıktan dönemin Başbakanı Adnan Men deres ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 6’şar yıl,İzmir Valisi Kemal Hadımlı da 4,5 yıl hapse mahkûm edildi.
Olayların amacı
6-7 Eylül Olaylarının üzerinden 40 yıl geçtikten sonra,o günlerde Özel Harp Dairesin de çalışan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Sabri Yirmi beş oğlu gazeteci Fatih Güllapoğlu ile yaptığı bir röportajda,“6-7 Eylül olayları Özel Harp Dairesi işiydi.Ve muhteşem bir örgütlenmeydi.Amacına da ulaştı” diyecekti.Emekli gene ralin “amacına ulaştı” ile ne kastettiği,bugün azınlık nüfusunun durumuna bakıldığında ortaya çıkıyor. 6-7 Eylül 1955, gayri müslim sermayeye el konulmasıyla,Türk kimlikli sermayenin palazlanmasında bir başka önemli basamak oldu.Olaylardan sonra Türki ye’deki Rumların sayısında önemli bir azalma gerçekleşti.1924’teki sayımlarda 1 mil yon olarak sayılan İstanbul nüfusunun 280 binini Rumlar oluşturuyordu.Bugünse bu sayının 1500-2000’e indiği görülüyor.
Ankara ve İstanbul
Benzer olaylar Ankara ve İzmir’de de meydana gelmiştir.Ankara’daki olayların İstan bul’da yaşananlara oranla daha hafif şiddette gerçekleşmesinin sebebi bu şehirdeki Rum nüfusunun daha az olmasıydı.(Güven,2005,s.29) Bir diğer nedeni ise Ankara’ da;Vali,Emniyet Müdürü, Garnizon ve Merkez Komutanlarının Devlet Bakanı Müker rem Sarol tarafından derhal bakanlığa çağırılarak gerekli önlemlerin alınması husu sunda uyarılmış olmalarıydı.Daha sonrasında da Ankara genelinde toplantı ve göste riler yasaklanmıştı.
Ancak İzmir’de olaylar İstanbul’da yaşanan olaylar gibi büyük çaplı olmuştur.Öfkeli kalabalık Yunan bayrakları yakmaya başlanmış,Yunan Konsolosluğunu basmışlardı. İstanbul’da olduğu gibi Rumlara ait evler basılıp,yağmalanmış ve sonra da yakılmıştı. Yine İzmir’de de güvenlik güçleri olaylara pasif kalmış,yağmaları durdurma imkânları olduğu halde müdahale etmemeyi tercih etmişlerdir.
Basına yönelik alınan önlemler
Nurettin Aknor 10 Eylül günü yaptığı basın toplantısında basınla ilgili getirilen kısıt lamaları açıklamıştır.Buna göre;
Halkı heyecanlandıracak haberler yayınlamak,
Sıkıyönetim çalışmalarıyla ilgili yazılar yazmak,
NATO devletleri ile ilgili haberler yayınlamak,
Hükümeti tenkit etmek ve eleştirmek
Hükümetin aldığı kararlarla ilgili hayal ürünü yazılar yazmak,
Yokluk ve kıtlık ile ilgili haber yapmak
Eylül olaylarını komünistlerden başkalarını yaptığı yolunda haber yazmak,
7 Eylül olaylarından zarar görenlerin istekleri” gibi yazılar yazmak,
İkinci baskı yapmak yasaklanmıştır.
Komünistlere yönelik suçlamalar
Komünistleri hedef gösteren gazete haberi
Örfi idarenin meclis tarafından onaylanması adına 12 Eylül günü meclis toplantıya çağırıldı.Hükümete karşı CHP cephesinden yapılan suçlamalara karşı söz alan Başba kan Yardımcısı Fuat Köprülü olayların daha önceden bilindiğini kabul etmiş ancak ne zaman ve ne şekilde olacağını bilmediklerini söylemiştir.Konuşmasında olayların sorumluluğunu komünistlere atarak,komünistleri halkın arasına karışıp gençlerin vatansever gösterilerini başka yere taşıdıkları gerekçesiyle suçlamıştır. Ayrıca basının da olayları provoke ettiğini söylemiştir.
Menderes de Köprülü gibi benzeri açıklamalar yaparak olayların komünist provoka törler tarafından planlandığını söylemiştir.Gençlik tarafından başlayan protestoların bazı dış unsurların araya karışması sonucunda bu şekilde bir felakete dönüştüğünü beyan etmiştir. Ayrıca güvenlik güçlerinin olaylara müdahale etmediği söylentilerine de karşı çıkmış bazı meselelerin çarpıtıldığını ima etmiştir.
Köprülü’ nün ve Menderes’in açıklamalarında o dönemde partisinin sıkça ortaya attı ğı komünizm tehdidinden korunma politikasının etkileri vardır.Aynı açıklamaların, saldırıların hemen sonrasında yapılan konuşmada da geçmesi dikkat çekicidir.Dem okrat Parti yönetimi iktidarı boyunca oluşan birçok problemi suçlusu olarak komü nistleri göstererek üzerinden atmak istemiştir.
Milliyet Gazetesi yazarı Peyami Safa,gazetede yazdığı yazılarda olayların çıkışının planlı olduğunun ve olayların bazı kişilerin önderliğinde ilerlediğini belirtmiştir. Bu insanların halkı,Rumlara duyulan öfkeye yönelerek kışkırttığını yazmıştır.Ayrıca olay ların faili olarak“kızıl örgüt”ü göstermiştir.Hareketin aslında Yunanistan’a karşı değil,açıkça sermaye sahiplerine,patronlara ve varlıklı kesime karşı hazırlandığını ileri sürmüştür.Bunun göstergesi olarak da Rum olup olmadığı ayırt edilmeden bir çok sermaye sahibinin mallarına saldırılırken Sovyetler Birliği uyruklu kimsenin mağazasına saldırılmadığını söylemiştir.
Milliyet Gazetesinin 11 Eylül 1955 tarihli baskısında olayın failleri ile ilgili yazıda da görüldüğü gibi bu olayları “kızıl baskın” olarak değerlendirmiştir;
“Meclis,hükümet siyasî partiler halk,6 Eylül vakasının geniş ve gizli bir teşkilâtça uzun zaman evvelden hazırlanmış bir kızıl baskın olduğunda müttefiktir.Komünist ler,namlusunu ferdî mülkiyete,sermayeye ve mabetlere tevcih ettikleri silâhta,Kıbrıs meselesinden doğan millî heyecanı infilâk maddesi gibi kullanmışlardır.Kıbrıs'ta, Atina'da,Selanik'te ve İstanbul'da birbirine sımsıkı bağlı heyecan ve hareketlerin körükleyicileri de,tertipleyicileri de,tatbikçileri de onlardır.Tek merkezden ve tek plâna göre idare edilmişlerdir.Dururken bir Kıbrıs meselesi çıkaran Yunanlılarla Türklerin millî duygularını birbirine karşı ayaklandıran,Kıbrıs'ta katliam planları kuran,Selanik’te, Atatürk'ün evini bombalayan ve aynı zamanda,İstanbul İzmir ve Ankara halkının millî reaksiyon anını bir ihtilâl denemesi için en uygun bir hareket ânı olarak seçip bütün teşkilât elemanlarını bir kaç saat içinde faaliyet hâline sokan bu yeraltı fitnesi. Yıllardan beri Türkiye'de ektikleri tohumların ilk mahsulünü 6 Eylül gecesi toplamıştır.”(Milliyet, 11.09.1955)
6-7 Eylül Olayları ve basın
Gazete Haberi
7 Eylül günü çıkan bütün gazetelerin manşetler inde aynı haber yer almıştır .Örfi ilan edilme haberinin altında Atatürk’ün evinin saldırıya uğradığı haberler büyük punto larla yazılmıştı.Milliyet Gazetesi “Selanik’te Atatürk’ün evine yapılan tecavüz karşısın da dün İstanbul ve İzmir’de cereyan eden hadiseler üzerine örfi ilan edildi.” manşetini atmıştır.(Milliyet,07.09.1955)
Yeni İstanbul Gazetesi de olayları neredeyse aynı kelimeleri kullanarak “Atatürk’ün doğduğu eve yapılan iğrenç tecavüzden sonra İstanbul ve İzmir’deki hadiseler üzerine örfi idare ilan edildi."şeklinde duyurmuştur.(Yeni İstanbul, 07.09.1955)
Cumhuriyet Gazetesi ise olayları “Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atılması yurtta infial yarattı.”manşetiyle duyurmuştur.(Cumhuriyet, 07.09.1955)
Milliyet Gazetesi olayların olduğu ilk günlerde hükümete destek veren yazılar yayın lamış “Hükümetimize yardımcı olmalıyız.”gibi söylemlerle halkın galeyana gelme mesi gerektiğini belirtmiştir. (Milliyet, 08.09.1955)
8 Eylül günü Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan yazıda Özer Sami Coşar,hükümetin açık ladığı gibi bu işte komünistlerin parmağının olduğu ve halkın arasına karışmış bu grupların Türk ulusuna zarar verdiği ifadelerini kullanmıştır.(Cumhuriyet,08.09. 1955)
Yine aynı şekilde o dönemde Yeni İstanbul Gazetesi’nde başyazar olan M.Necmi de hükümetin uygulamalarına saygılı olup bu olaylarına katılmasına yardım etmeliyiz gibi ifadeler kullanmıştır. (Yeni İstanbul,08.09.1955)
Belki de bu yazılar sayesinde bu gazeteler daha sonra, kapatılan gazetelerin arasında yer almamıştır.Olaylar sonrasında halkı galeyana getirmek suçuyla birçok gazete kapatılmıştır.Gazetelerin ne yazıp ne yazamayacağı yayınlanan bildirilerle duyurul muştur ve bu kararların dışına çıkan gazetelere anında cezaları verilmiştir.Olayları ilk gün ikinci baskıyla duyuran İstanbul Ekspres,Ulus,Medeniyet ve Zafer Gazeteleri süresiz kapatılmıştır.Vatan, Dünya,Hürriyet,Tercüman ve Her gün Gazeteleri de 15'er gün süreyle kapatılmışlardır.
Cumhuriyet Gazetesi’nde 8 Eylül günü çıkan bir haberde,olayların asıl çıkış nedeni nin Rumların tahriki olduğundan ve olayların çıkışının ardından kışkırtıcı olayların gerçekleştiğinden bahsedilmiştir. (Cumhuriyet, 08.09.1955)
Milliyet Gazetesinin 11 Eylül 1955 tarihli baskısında olayın failleri ile ilgili yazıda da görüldüğü gibi bu olayları “kızıl baskın” olarak değerlendirmiştir;
 “Meclis,hükümet,siyasî partiler halk,6 Eylül vakasının geniş ve gizli bir teşkilâtça uzun zaman evvelden hazırlanmış bir kızıl baskın olduğunda müttefiktir.Komünist ler,namlusunu ferdî mülkiyete, sermayeye ve mabetlere tevcih ettikleri silâhta,Kıbrıs meselesinden doğan millî heyecanı infilâk maddesi gibi kullanmışlardır.Kıbrıs'ta, Atina'da,Selanik'te ve İstanbul'da birbirine sımsıkı bağlı heyecan ve hareketlerin körü kleyicileri de,tertipleyicileri de,tatbikçileri de onlardır.Tek merkezden ve tek plâna göre idare edilmişlerdir. Dururken bir Kıbrıs meselesi çıkaran Yunanlılarla Türklerin millî duygularını birbirine karşı ayaklandıran,Kıbrıs'ta katliam planları kuran,Sela nik’te,Atatürk'ün evini bombalayan ve aynı zamanda,İstanbul İzmir ve Ankara halkı nın millî reaksiyon anını bir ihtilâl denemesi için en uygun bir hareket anı olarak seçip bütün teşkilât elemanlarını bir kaç saat içinde faaliyet hâline sokan bu yeraltı fitnesi.Yıllardan beri Türkiye'de ektikleri tohumların ilk mahsulünü 6 Eylül gecesi top lamıştır.”(Milliyet, 11.09.1955)
Yeni İstanbul Gazetesi “Alınan Tedbirler Amerika’da Övülüyor” şeklinde bir manşet atarak yapılan uygulamaların Amerika’dan destek gördüğünü duyurmuş ve uygulama ları bir anlamda olumlu göstermek istemiştir.(Yeni İstanbul,11.09.1955)
Ayrıca gazetenin 13 Eylül yayınında da “İngiliz Basını Hükümetimizin İcraatlarını Tak dirle Karşıladı” başlığı atmıştır. (Yeni İstanbul,13.09.1955)
Gazetelerde ilgi çekici başka bir nokta ise 10 Eylül günü Örfi İdare Komutanı Aknor’ un basın açıklamasından sonra bu üç gazetenin de olaylarla ilgili haberleri azaltması ve genel olarak örfi idare ve yardım haberleri yayınlamasıdır.Bunun yanında bir de hükümete yardımcı olan ve yaptığı müdahaleleri destekleyen haberler yapmışlardır. Örneğin; 12 Eylül günü yapılan toplantı sonrası 13 Eylül günü muhalefetin yaptığı açıklamalara çok az yer verilmiştir.Yeni İstanbul Gazetesi ilk sayfasında kısa bir haber olarak geçerken,Milliyet Gazetesi sadece arka sayfalarda toplantıda konuşulanları aktarırken yer vermiştir.Cumhuriyet Gazetesi’nde de aynı şekilde açıklamalardan çok az bahsedilmiştir.
Olayların çıkış sebebinin Rumların kışkırtmaları olduğu sürekli dile getirilmiştir. Ayrıca, olayların arkasında komünistlerin olduğu söyleminde de bu üç gazete daima hükümete destek çıkmıştır.Olaylardan sonra ise hükümetin olayları kontrol altında tuttuğu mesajı verilmeye çalışılmıştır. Bütün bunlar Demokrat Parti’nin uyguladığı sansür çalışmalarının sonucudur.

27 Mayıs Süreci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder