Menderesli Yıllar

DP Demokratmıydı 
1950 seçimlerinin ardından Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yirmi yedi yıllık iktidarına son vererek “beyaz ihtilal” olarak da adlandırılan başarısıyla birlikte yeni bir döneme imza atmıştır. DP’yi iktidara taşıyan sebepler günümüze kadar birçok yönüyle tartışılmış ve çeşitli araştırmalara konu olmuştur.DP iktidarı sırasında Türk siyasi hayatına yeni bir dinamizm gelmiş,üretim artmış, hızlı büyüme ve gelir artışı sağlanmış,aktif bir dış politika uygulanmış tır.Ancak DP’nin özellikle 1954 seçimleri sonrasında,iktidara yerleşerek özgürlükleri kısıtlayı cı bir takım politikalar uygula dığı da bilinen bir gerçektir.
DP kurulduğu tarihten itibaren iktidardaki CHP’ye devlet imkanlarını kendi çıkarına kullan mak ve muhalefete karşı haksız avantaj sağlamak gibi suçlamalar yöneltmiştir1.Oysaki  Demokrat Parti yi kuran kadro CHP içerisinde siyaset yapıyordu kuruluşundan beri.Başka parti zaten yoktu ve CHP tüm ulusun partisiydi.Bu yönde yoğun bir propaganda yürüten DP’yi özgürlükçü,yenilikçi ve demokrat söylemleri iktidara taşımıştır.Ancak iktidara geldik ten sonra bu yönde büyük değişiklik lerin yapıldığını söylemek mümkün değildir.1946 yılın da meclis içinde doğan DP ‘nin lider kadrosu CHP’nin içinden çıkmıştır.Uzun yıllar tek parti li siyasi ortam içerisinde siyaset yapmış olan DP’li yöneticilerin ülke genelinde aldıkları des tek çoğunlukla ilk kez siyasete katılmış kişilerden oluş muştur.Tek parti döneminde sıkıntı çekmiş ve CHP’ye büyük bir öfke duyan bu kitle,DP’nin yerel örgütlerini oluştururken DP iktidarını da intikam almak için bir fırsat olarak görmüşlerdir.Bu konuda zaman zaman eleş tirilere maruz kalan Adnan Menderes aynı zamanda parti içi muhalefetle uğraşmak zorunda kalmış ve CHP’ye karşı sert önlemler almaya başlamıştır.
 DP,1953 sonunda “CHP’nin Mal Varlıklarını Hazineye Devri”ni öngören bir yasa çıkartıp uygu lamaya koymuştur.1950 öncesinde en çok eleştirilen konu radyonun hükümet tekelin de kullanıl ması iken,1950-1954 döneminde devlet radyosunu DP tekeline almıştır.Yasalardaki anti-dem ok ratik öğeleri ayıklamayı vaat ederek iktidara gelen DP bu konuda özellikle basına karşı hoşgörülü davranmayı başaramamış, eleştirilere tahammül gösterememiştir.
1953 ceza kanunu değişikliği ile bakanların basında küçük düşürülmesine karşı yaptırımlar uygu lanmıştır.Basına ve üniversitelere yönelik baskıcı politikalar,ceza yasasının ağırlaştırıl ması vb. uygulamalar DP’nin daha demokratik ve daha özgür Türkiye idealinden giderek uzaklaştığını orta ya koymaktadır.
Bu anti-demokratik uygulamalar başlangıçta bu vaatlerinden dolayı DP’yi desteklemiş olan aydınların da kısa sürede uzaklaşmasına neden olmuştur.DP yalnızca CHP’ye karşı değil aynı zamanda Millet Partisi (MP)’ne de sert bir tavır göstermiştir.CHP ile olduğu kadar DP’li yönetici lerle de mücadele eden MP ‘nde 1950 seçimleri sonrasında bölünmeler görülmüştü.MP’den ayrılan Saffet Olgaç’ın açıklamaları üzerine parti hakkında dava açılmış parti 27 Ocak 1954 tarihinde Anka ra Asliye Ceza Mahkemesi, tarafından kapatılmıştır.
MP’nin kapatılmasından sonra 10 Şubat 1954’te Osman Bölükbaşı ve arkadaşları Cumhuri yetçi Millet Partisi (CMP)’ni kurdular.Kurulmasının ardından kısa süre içerisinde kısıtlı şart larla seçim çalışmalarını yürütmek zorunda kalan CMP’nin,CHP ile işbirliği yapma ihtimali gündeme gelmişti. Bu durum bir çok eleştirilere yol açarken DP’nin de tepkisini çekmiştir. 1954 seçimleri neticesinde Meclis’teki sandalyelerin %93’ünü (508 milletvekili) DP parti kazanmıştır.Seçimlerin hemen ardın dan ise DP’ye oy vermeyen illerle ilgili yeni düzenleme ler yapıldı.Önce,CHP’ye oy veren Malatya ikiye (Malatya ve Adıyaman) bölündü.Mevcut beş milletvekilliğinin hepsini CMP’nin aldığı Kırşe hir,30 Haziran 1954’te DP’li milletvekillerinin oylarıyla- özel bir kanun ile ilçe haline getirildi.
    1954 seçimlerinin ardından DP’nin iktidardaki tavrı giderek sertleşirken arka arkaya bir çok baskıcı uygulama birbirini takip etti.Memurların siyasi haklarının kısıtlanmasının ardın dan, yargıç ların ve profesörlerin erken emekli edilmesini ve memurların görev sürelerine bakılmaksızın işten çıkarılmasını sağlayan yasalar çıkartıldı.En ağır tedbirler ise bu uygula maları eleştiren basına yöne lik alındı.1954 yılının sonlarına doğru dönemin ünlü gazeteci lerinden Hüseyin Cahit Yalçın,Bedii Faik,Cemal Sağlam,Fuat Arna gibi isimler tutuklanırken Nihat Erim ise para cezasına çarptırıldı. Bütün bu gelişmeler yaşanırken parti içinde de huzursuzluklar su yüzüne çıkmıştı.“İspat hakkı” meselesi tartışılırken DP’den istifa ve ihraç lar yoğun bir şekilde gündeme gelmişti.
“19”lar olarak bilinen bu muhalifler Aralık 1955’te Hürriyet Partisi’ni kurdular.Bu makalede ağır lıklı olarak DP’nin 1957 seçimleri sonrasındaki iktidar tavrı incelenecek,basın,muhalefet ve sivil toplum üzerindeki kısıtlayıcı politikaları değerlendirilmeye çalışılacak,dış politika gelişmelerine ise değinilmeyecektir.DP iktidarını oldukça yıpratan ve çok tartışılmış bu uygu lamaların 27 Mayıs 1960 müdahalesine giden süreçteki etkileri üzerinde durulacaktır.
     1957 Genel Seçimleri sürecinde DP - Muhalefet-Basın İlişkileri:
1956 Nisan’ında Gaziantep mitingi ile yeni bir strateji ortaya koyan Menderes’in muhalefet ve bası na yönelttiği eleştiriler,gelecekteki uygulamaların adeta habercisi olmuştur.Kısa bir süre sonra belli aralıklarla toplam yirmi üç yargıç emekliye sevk edildi Yargıtay Başkanı,Yar gıtay üyeleri ve Cumhuriyet Başsavcısı’nın da aralarında bulunduğu bu uygulama muhalefe tin ve basının tepkileri ne yol açtı.1950 öncesinde DP’ye büyük destek veren gazetelerin büyük çoğunluğu,bir süre sonra muhalefetin sesi haline geldi.
       1956 yılı Haziran ayında basın kanunun değiştirilmesi ile birlikte basın özgürlüğü daha da kısıt lanmıştı.Bu kanuna göre,gazete sahibi ve sorumlu müdür olmak yeni şartlara bağla nırken,altı aylık mahkumiyet mesleğin icrasına engel sayılıyordu.Muhabirler için de aynı şartlar aranmış,sorumlu müdürlere,imzasız olarak yayınlanan her yazıyı sorulduğu takdirde 24 saat içinde savcıya bildirmek zorunluluğu getirilmişti.Yeni yayın yasakları ile birlikte ağır para ve hapis cezaları getirilmiş, cevap ve düzeltme hakkı ise oldukça genişletilmişti.
 27 Haziran 1956’da kabul edilen“Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Kanun” ile birlik te ise siyasi partilerin seçim propagandası dönemi dışında açık hava toplantısı yapması yasaklanmış, kapalı toplantılar mülki amirin iznine bağlanmıştır.Suç sayılan toplantıların dağıtılması için hedef göstermeksizin ateş açılabilmesi de kabul edilmiştir.Bu uygulamalarla ifade özgürlüğü büyük ölçü de ortadan kalkarken,DP’ye muhalefet etmekte giderek tehlikeli bir hal almıştır.Sokakların muhalefete kapandığı bu dönemde CHP genel sekreteri Kasım Gülek,Karadeniz gezisi sırasında tutuklanmıştır.
CHP’nin bütün toplantıları engellenirken Rize’de mahkemeye verilen Gülek,Bazı dükkan sahip lerinin sıra ile ellerini sıkma sureti ile bir gösteri yürüyüşü yaratmak” suçu ile altı ay hapis cezası aldı.Muhalefet tam anlamıyla kuşatma altına alınmıştı.CHP’nin İnönü şerefine vereceği ziyafet yasaklandığı gibi,CMP’nin Giresun Kongresi’nde Bölükbaşı’ yı alkışladıkları için delegeler karako la getirilmiş,Hürriyet Partisi il başkanlarının Ankara toplantısı ise yasaklanmıştı.
SBF fakültesi dekanı Turan Feyzi oğlu’ nun açılış konuşmasındaki sözleri siyaset yapmakla suçlanıp bakanlık emrine alınmasına neden oldu.Bu uygulamayı protesto için öğretim üye leri istifa ederken,mülkiyeli öğrenciler dersleri boykot ettiler.Basına ve muhalefete yönelik baskılar arasında en dikkat çekici uygulamalardan birisi de Akis dergisi yazarı ve aynı zaman da İnönü’nün damadı olan Metin Toker’in tutuklanmasıdır.
Toker,Devlet Bakanı Mükerrem  Sarol hakkında Akis dergisinde çıkan yazıdan dolayı tutuk lanarak Ankara cezaevine gönderilmiştir.Meclis dışında muhalefetin neredeyse imkansızlaş tığı bir dönem de en şiddetli tartışmalar parlamento çatısında gerçekleşmiştir.“Siyaset sah nesi sırat köprüsü ol du” diyen Bölükbaşı,DP’ye karşı sert bir muhalefet yürütmüştür.Kırşehir’in ilçe yapılmasından itibaren DP’yi her mitingde eleştiren CMP,bu konuyu sürekli gündemde tutmaya çalışmıştır.DP, seçimlerin öne alınması ile birlikte Kırşe hir’in yeniden il haline getirilmesini gündeme almıştır. Mecliste,Kırşehir Kanunu’nun kabul edilmesinden sonra söz isteyen Bölükbaşı,Meclise hakaret ettiği gerekçesi ile üç oturum Mec listen çıkarılma cezası almıştır.Kısa bir süre sonrada Meclise hakaret ettiği gerekçesi ile doku nulmazlığının kaldırılması için Başbakanlık tezkeresi ile Meclise sevk edilmiştir.Dokunulmazlığın kaldırılması hakkındaki önerge 24 Haziran 1957’de Meclis’te 49 red oyuna karşılık 247 oy ile kabul edilmiş,
Bölükbaşı 2 Temmuzda tutuklanarak Ankara ceza evine konulmuştur. DP’nin giderek artan hoş gö rüsüzlüğü ve baskılar muhalefeti birbirine yaklaştırmıştır. DP’nin seçim tarihini 27 Ekim olarak ilan etmesi ile birlikte Menderes’e karşı güç birliği yapmak üzere CHP,HP ve CMP liderleri İnö nü’nün Heybeliada’daki evinde toplanmışlardı.
On gün içinde yedi toplantı yaparak strateji belirleyen muhalefet partileri,ortak bildiri yayın laya rak programlarını kamuoyuna açıkladılar.Bu bildiride;Parlamento’nun bir kurucular meclisi olarak çalışması,altı ay içinde izlenecek rejimin temellerini kurması,nispi temsil siste minin kurulması,işçiye grev hakkının verilmesi,bütün özgürlüklerin kanunla garanti altına alınması gibi talepler yer almıştı.Daha sonra partiler aralarında seçimlere ortak liste ile giril mesi konusunu tartışılmış üç partinin kongrelerinde işbirliği çalışmaları onaylanmış tı.
Ortamın oldukça gerginleştiği bu dönemde partinin kurucularından Fuat Köprülü’ nün istifası oldukça önemli bir gelişmedir.DP’nin programından ayrıldığını ve eski kimliğini yitir diğini öne süren Köprülü,demokrasiye inanmış herkesin Menderes’i devirmek uğrunda işbirliği yapmalarını “bir vatan borcu” olarak değerlendirmiştir.Ortaya çıkan gelişmeler ve muhalefetin güç birliği yap ması DP cephesinde hoş karşılanmamıştır. DP’liler,erken genel seçimler öncesinde seçim kanunu nu değiştirerek muhalefetin önünü kesmeyi hedeflemişlerdi. Yeni seçim kanunu muhalefetin güç birliğine son vermiş,seçimlere tek başına girmeyi isteyen İnönü,19 Eylül’de resmen işbirliği yapma sına imkan kalmadığını ancak muhaliflerin fiilen birbirlerine yardım edebileceklerini bildirmiş tir.
Genel seçimleri bir yıl önceye alan DP ise,bütün olumsuzluklara rağmen halen avantajlı konum daydı.DP,enflasyona karşı ürünlere yüksek fiyat vermiş, çiftçi borçlarını ödemiş böylece seçmen kitlesinin büyük bölümünü oluşturan kırsal kesimdeki seçmene yatırım yapmıştı.Okul ve cami yapımlarına fonlar ayırması ve devlet radyosundan icraatlarını duyurulabilmesi diğer partilerin karşısında onu daha ayrıcalıklı kılmıştı.Ancak DP muha lefet partilerinin yanı sıra kendi partisi içindeki huzursuzluklarla da boğuşmak zorunda kalmıştı.Özellikle aday listelerinin açıklanması büyük tartışmaları ortaya çıkardı.Bazı millet vekillerinin kendi seçim bölgelerinde aday yoklamasını kazandıkları halde Menderes tara fından liste dışında bırakılmaları partiden istifalara neden oldu.
DP seçim kampanyasında öncelikli olarak köylerin refahı ve jandarma baskısının ortadan kalkması konusunu işlemiş ve sanayideki kalkınmaya dikkat çekmiştir.Seçim kampanyası sırasında Afyon ve Çorum’da çimento fabrikaları gösterişli törenlerle açılmıştır.Seçim kam panyasında iktidar olmanın avantajlarını sonuna kadar kullanan DP’liler özellikle İnönü’ye yüklenerek nispi temsil sisteminin ülke için zararlı sonuçlar yaratacağı yolunda propaganda yapmışlardır.Seçim kampanyasını “gelişme teması” üzerine şekillendiren DP’nin sloganı ise “Nurlu ufuklara doğru” idi.Bu ideali Bayar’ın Taksim mitinginde söylediği Türkiye’nin otuz yıl sonra “küçük bir Amerika” olacağı şeklindeki söz leri açıkça ortaya koymaktadır.
Görkemli açık hava toplantılarıyla büyük kitlelere hitap eden DP’ye karşı en büyük muhale feti yürü tenlerden birisi de Ulus gazetesi başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın olmuştur.İlerlemiş yaşına ve hasta lığına rağmen oldukça sert yazılar kaleme alan Yalçın,DP’yi diktatörlük ile itham etmiştir.Cum huriyet tarihinin en zorlu seçim kampanyalarından birisine konu olan 27 Ekim seçimlerinde iktidar ve muhalefet arasında oldukça sert polemikler yaşanmıştır. CMP’nin seçim propagandasında ise en çok Bölükbaşı’nın dokunulmazlığının kaldırılması ve hapse atılması ön planda tutulmuştur.CMP ’liler konuşmalarında“ reylerimiz Osman Bölükbaşı’nın tahliye emri olacaktır” diyerek bu seçimleri adeta liderlerinin kurtuluşu için fırsat olarak lanse etmişlerdir.
Hapiste bulunduğu sırada aday gösterilen Bölükbaşı,Kırşehir’den milletvekili seçilmiş ancak adli tatil gerekçesiyle hemen tahliye edilmemiştir.Radyodan muhalefetin de yararlanması 1950 öncesi dönemde DP’liler tarafından sık sık gündeme getirilen bir konu olmuştu.Ancak DP iktidarı döne mimde radyo partinin yayın organı haline gelmiştir.1957 seçimlerinde ise bu durum doruk nokta sına çıkmıştır.Oy verme gününden üç gün öncesine kadar seçim pro pagandası yasaklanmış olma sına rağmen seçim günü oy verme sürerken radyodan DP’nin önde olduğu sandık sonuçları veril meye başlanmıştır.
1957 seçimleri öncesinde Türkiye’de hala en güçlü parti DP’dir.Muhalefet ekonomik sıkıntı lar ve özgürlükler meselesi üzerinde dururken yine de somut çözümler üretmekten uzak bir görünüm sergilemektedir.En güçlü muhalefet partisi CHP olmakla birlikte tek parti dönemi nin hatıraları henüz hafızalardan silinmemiştir.CMP partisi geniş bir vizyona sahip değildir.
Diğer muhalefet partisi HP ise henüz yeterince örgütlenememiş ve DP’ye alternatif olabile cek bir söylem getirememiştir.CHP’nin en büyük başarısı ise aydınların desteğini tekrar kazanmak olmuş tur.Dolayısıyla bu seçimlerde DP’nin kazanacağı açık olmakla birlikte önemli bir oy kaybına uğra mış olması ise sürpriz olmuştur.
Katılım oranının önceki yıllara göre daha düşük olduğu seçimler neticesinde DP’nin oyu % 47’ye gerilemiş ancak mevcut seçim sistemi dolayısıyla 424 sandalye’ye sahip olmuştur. CHP:178,CMP: 4 ve HP:4 milletvekili ile meclise girmiştir.1957 seçimleri sonrasında ortaya çıkan en önemli gelişme oyların artmasından güç alan CHP’nin daha sert ve aktif bir muhalefet yürütmeye başlaması olmuş tur.Seçim sonuçlarının belli olmasından sonra TBMM’nin 2 Kasım tarihli toplantısında;Cumhur başkanlığına Celal Bayar,TBMM başkan lığına Refik Koraltan,başkan vekilliklerine İbrahim Kira zoğlu,ve Fikri Apaydın seçilmişti.
Bayar hükümet kurma görevini beşinci defa Adnan Menderes’e vermiştir.Önceki dönemlerle karşı laştırıldığında hükümetin kurulma aşaması oldukça uzun sürmüştü.Seçim sonuçları nın ortaya çıkardığı tablo partinin grup toplantısında uzun uzun tartışılmış,burada alınan kararlar hükümetin gelecekteki icraatları üzerinde etkili olmuştur.Hayat pahalılığı,üniversi telerin iktidara karşı olan tutumları ve muhalefetin sayısının artması gibi konularda görüşler beyan edilmiştir. Tartışılan meseleler arasında memurlar,basın ve üniversiteler ile ilgili yeni kanunlar çerçevesinde düzenlemelere gidilmesi gibi konular vardır.Bu konular üzerinde görüş birliğine varılmıştır ki,bu uygulamalar hükümetin 1957-1960 arasındaki icraatlarına da damgasını vurmuştur.
Yeni kabinenin kurulmasında oldukça titiz davranan Menderes,kabinesini 25 Kasım’da ilan etmiş tir.4 Aralık 1957’de,Hükümet Programı Başbakan Adnan Menderes tarafından açıklan mış,536 kişi nin oy kullandığı güven oylamasında Hükümet 133 red,403 kabul oyu ile güven oyu almıştır.1957 Seçimleri Sonrası Gelişmeler:Siyasi Huzursuzluklar ve Vatan Cephesi CHP,1957 seçimleri sonrasında muhalefette kalmış olmasına rağmen önceki dönemlere göre Meclis içinde daha güçlü bir konuma gelmişti.Bu dönemde iki partinin birbirlerine olan bakışları keskin bir çizgiye oturmuş ve giderek sertleşmişti.DP,CHP’yi iktidarı seçim yoluyla teslim etmekten hoşlanmayan ve bu yüzden kargaşa çıkarmaya çalışan bir zihniyet olarak görürken,CHP’nin algılaması ise cahil halkın DP tarafından kandırıldığı yönündeydi.Bu bakış açısı iki tarafın birbirlerine karşı son derece hoşgörüsüz tavırlar içerisine girmelerine neden olmuştur.CHP’nin ordu,basın ve üniversiteler gibi güçleri arkasında bulundurma sı,hala geniş bir halk kitlesinin desteğine sahip olan DP’yi daha da öfkelendirmiştir.Bu dönemde yürütülen ekonomik politikalar bütçenin açık vermesine,zamlara ve enflasyonun körüklenmesine neden oluyordu.Halkın yaşam standardının düşmesi ve DP’nin uluslararası alanda da prestij kaybına uğramaya başlaması toplumda hoşnutsuzluğu arttırmıştı.Diğer yandan antidemokratik uygulamalar ve siyasi baskılar muhalefete haklılık kazandırıyordu. Hükü metin seçim sonrası ilk icraatı ise muhalefeti etkisizleştirecek sert tedbirleri uygulama ya koymak olmuştu.
Bu amaçla 27 Aralık’ta Meclis denetiminin zorlaştırılmasını sağlayan tüzük değişikliğine gidildi.O zamana kadar muhalif fikirlerin açıkça söylenebileceği tek yer Meclis kürsüsü iken bu uygulama ile birlikte bu özgürlükte kısıtlandı ve başta hukukçular olmak üzere büyük tep kilere yol açtı.Anayasa Profesörü Hüseyin Nail Kubalı’nın değişikliklerin Anayasa’ya aykırı olduğu yönündeki açıklamaları nedeniyle Mili Eğitim Bakanlığı emrine alınması. öğrenci olaylarına yol açmıştır Kubalı’nın yürüttüğü muhalefet kamuoyunu uzun süre meşgul etmiş tir.
CHP’nin Meclise çok sayıda soru ve gensoru önergesi vermiş olması da iktidar-muhalefet ilişkile rinde gerginliğe yol açmıştır.CHP,seçimlerde yolsuzluk yapıldığı iddiasından,devlet radyosunun propaganda aracı olarak kullanılmasına, hatta devletin araçlarından seçimlerde yararlanılmasına kadar birçok konuda soru önergesi vermiş ve bu çalışmalarına büyük bir hızla devam etmiştir.DP-CHP arasındaki gerginliği tırmandıran gelişmelerden biriside CHP’nin yayın organı Ulus gaze tesinde yayınlanan Atatürk’ün Bursa Nutku olmuştur. DP,Ulus’un yayınları yüzünden muhalefetin memlekette bir isyan havası yarattığını öne sür müştür.
İktisadi sorunların ağırlaşması, karaborsa, kuyruklar ve ardı arkası kesilmeyen zamlar büyük bunalım yaratmaya başlamıştı.Batı dünyası ile olan ilişkilerin zayıflaması Kıbrıs mese lesinde İngiltere ’nin Yunanistan’a yaklaşması dış yardımların kesilmesi DP hükümetini zor durumda bırakmıştı. Bu durumdan kurtulmak için hükümet 4 Ağustos Kararları adı ile bili nen bir dizi uygulamayı yürür lüğe koymuştur.Türk parasının değeri düşürülmüş ve başta Amerika olmak üzere Batı devletlerin den kredi talebinde bulunulmuştu.Bu yardımlar karşı lığında hükümet,Avrupa İktisadi İşbirliği teşkilatına bir istikrar programı sunarak buna bağ lı kalmayı taahhüt etmişti.
1958 yılı başlarında yalnız iktisadi alanda değil,dış politikada da oldukça zor bir dönemece girilmiş,bu durum iç siyasete de yansımıştır.Basın ve muhalefet kıyasıya eleştirdikleri hükü mete karşı Irak’ta meydana gelen kanlı hükümet darbesini örnek gösteriyorlardı.Basın ve muhalefetin hücumlarına karşı katılaşan DP muhalif yayınları denetim altına alabilmek için yasakların dozunu olduk ça arttırmıştı.11 Ağustos’ta DP Meclis grubunun kabul ettiği tebliğ ile CHP baskı altına alınıyordu. Bu tebliğde “CHP Irak olaylarını ele alarak TBMM’nin ve hükümetin meşruiyetini ve istikrarını şiddet yoluyla tahrip etmenin mümkün ,hatta gerekli olduğu kanaatini uyandırmaya sevk edebile cek çok tehlikeli bir yola girmişlerdir”.
CHP’nin TBMM’nin kudret , kuvvet ve salahiyeti önünde hürmetkar ve itaatkar olması kanu ni bir mecburiyettir.Aksi halde gereken tedbirler alınacaktır…”sözleriyle muhalefet partisine gözdağı veriliyordu.İhtilal söylentilerinin eksik olmadığı bu süreçte iktidarın tedirginliği arttığı gibi baskı lar da şiddetleniyordu.
Muhalefetin tavrını 6 Eylül’de Balıkesir’de yaptığı bir konuşmada eleştiren Menderes,muha lefetin halkı,Irak’tan örnek alarak- hükümeti devirmeye karşı kışkırttığını öne sürüyordu “ Onların niyeti TBMM denilen aziz kabeyi itibardan düşürmek ve memlekete işte mecliste kalmamıştır diyerek, seçimlerin semtine dahi uğramadan iktidara gelmektir..” diyordu.Menderes’in ortaya koyduğu bu tehditkar demokrasi anlayışına İnönü’den sert bir cevap gelmiştir.Muhalefette ciddi bir toparlan ma yoluna gidilirken Köylü Partisi,CMP ile birleşmiş,HP ise CHP’ye katılmıştır. CHP’nin 14.Kurultayında yayınladığı ilk hedefler beyan namesinde muhalefet güç birliğinin varmak istediği amaçları on madde ile sıralamış,Mende res ise bu güç birliğini “ Haçlı İttifakı” olarak nitelendirmiştir.
İlk hedefler beyannamesinin kabulünden hemen sonra Menderes ilk defa Manisa kongresin de yap tığı konuşma ile güç birliği hareketinin karşısına Vatan Cephesi ile çıkılmasını istemiş ti.DP örgütü içinde bu görüşe karşı olanlar bu durumun partiyi zayıflatabileceğini öne sürdü iseler de Menderes bu konuda ısrarcı olmuştur.Celal Bayar’da muhalefetin yükselen eleştiri lerine karşı DP’nin yanında yer almıştır.28 Kasım 1958’de Çorum’da yaptığı konuşma’da milletin maneviyatının her zaman yüksek olduğunu söyleyen cumhurbaşkanı “milletin refah ve emniyetine engel olabilecek herhangi bir durum ortaya çıktığında milletin azim ve irade sinin o engeli bir karınca gibi ayağının altında ezmeye muktedir olduğunu” söylemiştir Bayar’ın bu sözleri muhalefete verilen gözdağı olarak yorumlanmış ve şiddetle eleştirilmiş tir.
DP’nin Vatan Cephesi örgütü ocaklar kurarak ülke genelinde kısa sürede örgütlenmiştir.Bu ocakla rın yalnız DP’lilere değil bütün vatandaşlara açık olduğu bildirilmiş ve radyodan yapı lan yayınlarda her haber saati öncesinde bu cepheye katılan vatandaşların isimleri okunma ya başlamıştır.Bu uygulamanın yanı sıra birçok yerde yayınlanan ve iktidar lehine haberler yapan Vatan Cephesi adında propaganda gazeteleri yayınlanmaya başlamıştır.Birçok kişinin adı kendisinin bile haberi olmadan cepheye katılanlar arasında açıklanmıştır.
Nisan ayında 46 milletvekili ile birlikte Ege bölgesinde geziye çıkan İnönü ise 29 Nisan’da “Büyük Taaruzu” başlattı İnönü Eskişehir’den geçerken halkın gösteri yapması engellendi. Uşakta’da polis halkı dağıtmak için güç kulandı.İlk konuşmayı Uşak’ta yapan İnönü burada yaptığı konuşmada Kurtuluş Savaşına gönderme yaparak Uşak’ın Yunan orduları Başkuman danı Trikopis’i esir aldığı yer olduğunu hatırlatıyordu.İnönü’nün Uşak gezisi büyük olaylara neden oldu.CHP ve DP’liler birbirleriyle çatışırken İnönü’ye taş atılması gerginliği iyice tırmandırdı.1 Mayıs’ta Manisa’ya geçen İnönü’nün sonraki durağı İzmir olmuştur.Bu yolcu luk sırasında’da taraflar arasında çatışmalar yaşanmıştır.
DP’liler İnönü’yü Mili Mücadelenin hatırasını kendi çıkarları için kullandığını söyleyerek ağır bir şekilde eleştiriler de bulunmuşlardır.İzmir’de de gerginlik devam ederken Demokrat İzmir gazete sinin basılıp tahrip edilmesi olayları daha da tırmandırmıştır.Bu olaylar üzerine İstanbul’a dönen İnönü’nün Topkapı surları yakında saldırıya uğraması tehlikeli gelişmelere yol açmış bu olaylar DP cephesinde de tedirginlik yaratmıştır.6 Mayıs’ta olağanüstü topla nan DP meclis grubunda İnönü bazı milletvekilleri tarafından memleketi “ihtilale sürükle mek”ile suçlanmış ve muhakkak surette politika dışına atılması gerektiği yolunda görüşler savunulmuştur.
Uşak olaylarının ardından CHP meclis’e bir önerge vermiş Uşak,Turgutlu,Akhisar,İzmir,İstanbul olaylarından dolayı Menderes ve İçişleri Bakanı Namık Gedik hakkında soruşturma açılmasını istemiştir.Bu önerge gündeme alınmayınca muhalefet meclisi topluca terk etmiş ve Meclis dışındaki faaliyetlerini hızlandırmıştır. Eylül’de CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ve beraberindeki milletvekillerinin Çanakkale-Geyikli de karşılaştıkları protestolar ve çıkan olaylar neticesinde bazı partililer ve muhalefete mensup milletvekilleri gözaltına alınmışlardır.CHP kurulunun bu bölgeye gitmesi engellen miş,olaylar hakkında yayın yasağı getirilmiştir.Geyikli olayları iktidar-muhalefet çatışmasın da önemli bir dönüm noktası olmuştur.
İktidar ve muhalefet liderlerinin uzlaşmaz tavırları dozu aşan suçlamalar,basının tahrikleri, DP’nin muhalefeti dışlayan tavırları,iktidar ve muhalefet yandaşlarının partizanca hareket leri,TBMM’de milletvekili kavgaları siyasi kutuplaşmayı ve sokak çatışmalarını körüklemiş tir.İki kutba ayrılmış olan kamuoyunda ilginç bir şekilde her iki cephede vatanı korumak ve demokrasiyi yaşatmak iddiasıyla hareket ettiklerini söylemektedir.
Tahkikat Komisyonu’ nun Kurulması ve Demokrat Parti İktidarının Sonu: DP ve muhalefet arasın daki gerginliği doruk noktasına çıkaran hadise Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde meyda na gelmiştir.Tarım Kredi Kooperatifleri seçimlerini CHP’nin kazanması DP ve CHP’liler ara sında çatışmaya neden olmuş,bazı CHP mensuplarının yaralanması muhalefeti alevlendir miştir.
Kayseri’ye gitmek isteyen İnönü’ye engel olunması, muhalefete karşı devlet gücüyle hareket edilme si gibi hadiseler kamuoyunda ibrenin CHP’ye doğru dönmesine yol açmıştır. Yeşilhisar olayları karşısında CHP lideri,DP’li yöneticiler tarafından Balkan komitacılığı yap mak ve ortalığı karıştır makla suçlanmıştır.Arkasına aldığı desteği iyi kullanan İnönü ise “Seçimleri şimdi erteleseler bile 27 Ekim 961 akşam gün battığında seçimi yenilememişlerse gayrı meşru olacaklar ve bunu millete ben ilan edeceğim” diyordu.DP’ye karşı adeta savaş açan CHP,Meclise DP idarecileri ve hükümetin çeşitli alanlardaki bütün kanun ve nizam dışı hareketlerini içine alan tahkikat önergesi veriyordu.Ulus gazetesi yazarlarından Bülent Ece vit’te DP’yi ağır bir dille suçlamıştır. Ecevit,DP yöneticile rini,Franco İspanyası ’nın NATO’ya alınmasına engel olan dikta rejiminin bir benzerini daha ağır olarak Türkiye’de kurmaya çalışmakla itham etmiş ve bu durumu NATO’ya karşı,NATO üyesinden gelebilecek en büyük ihanet olarak nitelendirmiştir.
Gelişen olaylar karşısında muhalefeti kısıtlayıcı bir dizi yeni önlemler alma gereğini duyan DP’liler,Tahkikat Komisyonu kurulması önerisini 18 Nisan tarihli Meclis toplantısına getir diler.Bursa Milletvekili Mazlum Kayalar ve Denizli Milletvekili Baha Akşit’in CHP’nin siyasi faaliyetlerinin denetlenmesi amacıyla sundukları önerge Meclis gündemine alınmış ve sert tartışmalara neden olmuştur.Bu önergeye göre;CHP meşru bir seçimle iktidara gelmekten umudunu kesmiş ve her türlü baskı usullerini ve kardeş kavgalarını da mubah görerek bütün devlet müesseselerini tahrik etmektedir.Basın da CHP ile işbirliği yapmakta ordu siyasete çekilmektedir.Gaziantep,Zile,Uşak, İstanbul ve Yenişehir gibi devlet emniyet ve asayişini tehdit eden olaylar bir demokrasi mücadelesi gibi gösterilmeye çalışılmaktadır” TBMM’nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile kendisine verilmiş hakları eline alarak bu meseleye müdahale etmesi artık zorunlu hale gelmiştir. Bütün bunların yanı sıra CHP kendi partililerini silahlan dırmak ve iktidara karşı kışkırtmak,bizim radyo adındaki komünist radyosunu kendine ait bir radyo olarak göstermek,hücre teşkilatı ile işleyen gizli kollar kur maya çalışmak,aynı mak satlarla neşir yolunda faaliyetlerde bulunarak demokrasinin fikri ve manevi temellerini tah rip etmek ve yalan neşriyatta bulunmak suretiyle memleketin siyasi, sosyal ve iktisadi hayatı nı tehlikeye maruz bırakmak gibi ağır suçlarla itham edilmiştir.
Bu durumdan doğacak sonuçların önlenmesi için ise Dahili Nizamnamenin 177’inci maddesi hükümlerine göre 15 kişilik bir“Tahkikat Encümeni”Kurulması talep edilmiştir.Bu encüme nin son derece geniş yetkilere sahip olması öngörülürken, Türkiye’deki her türlü siyasi hare ket ve faaliyeti durdurma yetkisine sahip olması ve gereğinde Meclis dışında da faaliyette bulunabilme yetkisi isteniyordu.Önerge karşısında söz isteyen İnönü,bu talepleri ve istenen salahiyeti “her türlü hukuk telakkilerinin dışında, Anayasa’nın üstünde gayrı meşru bir talep” olarak nitelendirmiştir.İsmet Paşa’ya göre bu encümen ile TBMM üzerinde bir baskı idaresi kurulmak istenmektedir.Bu durum Anayasa’ya ve insan haklarına karşı bir teşebbüs tür.
15 kişilik Tahkikat Komisyonu için yapılan seçime 354 kişi katılmıştır.Tahkikat Komisyonu kararıyla bütün siyasi partilerin siyasi toplantıları muvakkaten durdurulmuş ve encümen ilk kararlarını almıştır Yayınlanan 1 No’lu tebliğ ile görev dağılımı yapılmış,2 no’lu tebliğ ile siyasi toplantılar durdurulmuştur.3 no’lu tebliğ ise,encümenin görev ve yetkileri ile ilgili her türlü haber, beyan,tebliğ,mütalaa,vesika,resim ve yazıların (TBMM Zabıt Cerideleri hariç) bu takrir ile alakalı TBMM müzakerelerinin her ne şekilde olursa olsun yayınlanmasını yasaklamıştır.Komisyonun kararları ve bu tebliğler muhalefetin ve basının büyük tepkisini çekmiştir.Özellikle CHP lideri İnö nü’nün eleştirileri üzerine yayınlanan 4.tebliğ bir uyarı niteliğindedir.
Bu tebliğde İnönü’nün “şartlar tam olduğunda milletler için ihtilal meşru bir haktır” sözleri eleş tirilmiş ve CHP liderinin bu beyan ile gayrı meşruluğun hudutlarını fazlasıyla aştığı vurgulanarak bu tür tahriklerin milletinin vicdanında onay bulamayacağı ve encümenin görevine ciddiyetle başladığı belirtilmiştir.Dünya ve Ulus gazetelerinin 19 Nisan tarihli sayı ları söz konusu yasaklar yüzün den toplatılmıştır.
CHP meclis grubu 19 Nisan günü toplanarak iç politika olaylarını incelemiş ve en acil göre vin Anayasa’yı ve hürriyetleri korumak olduğuna karar vermiştir.Ulus gazetesi de DP’ye kar şı sert bir muhalefet yürütmüştür.Gazetenin önemli yazarlarından Yakup Kadri Karaosman oğlu,DP idarecilerinin bütün davranış ve söylemlerinin şüpheye yer vermeyecek şekilde tek parti özlemini ortaya koyduğunu söyleyerek,ancak milletin güveninden şüphesi olanların rakipsiz tek başına kalmak isteyeceğini vurgulamıştır.Yazar,bu güvensizlik yüzünden DP ida recilerinin de muhalefetin elini kolunu bağlayarak seçimlere bir takım dolambaçlı yollardan gitmeye kararlı olduklarını öne sürmektedir. İnönü’ yü ziyaret eden Bölük başı da “vatanse verlerin basiretleri,uyanıklık ve tesanütleri nöbettedir” diyerek desteğini ortaya koymuştur.
Meclis Tahkikat Komisyonu’nun yetkilerini tayin eden kanun çok tartışılacak ve tepkilere yol aça cak maddeler içeriyordu.Komisyona son derece geniş yetkiler veren kanun,alınacak kararlara muhalefet edenlere, kararların uygulanmasında ihmali görülenlere ve gizliliğe riayet etmeyenlere karşı çeşitli hapis cezaları ön görüyordu.Komisyonlara ön görülen bu yetkiler anayasa profesörleri tarafından tepki ile karşılanmıştır. Prof.Tunaya bu durumu anayasa ihlali olarak nitelendirmiş, demokrasi zedelenerek Türk İnkılabının eserlerinin devam ettirilemeyeceğini söylemiştir. Prof. Nail Kubalı ise komisyonlara geniş yetki verenle rin ağır mesuliyetten kurtulamayacağını ifade etmiştir.
TBMM’nin 27 Nisan tarihli oturumu da çok tartışmalı geçmiş,İnönü,CHP’yi hedef alan Tahkikat Encümeni’nin kurulmasının asıl amacının seçim havasını hazırlamak olduğunu ileri sürmüştür. İnönü’ye göre DP,1960 seçimlerine hazırlanmak için yeni fevkalade tedbir ler alınmasına lüzum hissetmiştir.
İnönü aynı konuşmasında “bizden başka dünyanın hangi memleketinde olursa olsun Türki ye’de demokrat iktidar rakibi hakkında böyle bir ithamname ile böyle bir tahkikat açtı ne der siniz? deyiniz alacağınız cevaba razıyım.Alacağınız cevap yalnız sizin için değil endişe ede rimki memleketimiz için hicap verici olacaktır “diyordu.İsmet İnönü’nün Tahkikat Kanunu ile ilgili şu sözleri,27 Mayıs’a giden süreçte önemli bir dönüm noktası olmuştur: “şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır.Bu yolda devam ederseniz ben de sizi kurtaramam.”
Metin Toker’e göre;İsmet Paşa bu sözleriyle ülkeyi başka türlü kurtarmak isteyip tekrar demok rasiye dönmeyi amaç edinen kuvvetlere yeşil ışık yakmasa bile sarı ışık yakmıştır.“Ben de sizi kutra ramam sözü” gündemi altüst etmiştir.Komisyon çalışmalarına başlar başlamaz belli başlı kamu oyunda ön plana çıkmış kişileri ifade vermeye çağırmış, siyasi gösteriler tamamen yasaklanmıştır.
Basın ve muhalefet ise Tahkikat Komisyonu’ nun baskılarına karşı değişik taktikler geliştir mişti.Her yazdıkları haberle sansüre uğrayan gazeteler ilgisiz konularla attıkları başlıklar ya da yemek tarifleriyle iktidarı protesto ederken bazıları da Kore de halkın diktatörlere karşı nasıl ayaklandığı ile ilgili fotoğraflar yayınlamışlardı.Bu konuyu Meclis kürsüsüne taşıyan İnönü’nün“Türk Milleti Kore milletinden daha az haysiyetli değildir” şeklindeki sözleri yüzünden TBMM dahili nizam namesinin 188.maddesi 3 no’lu bendine göre ise on iki celse meclisten çıkarma cezası vermiştir. Tahkikat Komisyonu’ nun kurulmasının ardından ilk gösteri polisin müdahale ettiği Kızılay’da olmuştur.28 Nisan’da İstanbul’ a da sıçrayan göste riler İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde şiddetlenmiştir.2 öğrencinin hayatını kaybet mesi çok sayıda öğrencinin yaralanması üzerine gösteriler diğer fakültelere de sıçramış, İstanbul Üniversitesi tatil edilirken,Ankara ve İstanbul’da sıkı yö netim ilan edilmiştir.Bu şehirlerdeki bütün toplantılar yasaklanmış İstanbul Örfi İdare Kumandan lığı’na Org.Fahri Özdilek,Ankara’ya ise Org.Namık Argüç atanmıştır.Tahkikat Komisyonu yayınladığı tebliğ ile İstanbul’da meydana gelen olaylar hakkında komisyonun,hükümetin ve kumandanlıkla rın yapacakları resmi tebliğler haricinde her türlü haber,görüş,fıkra,resim,yazı vb.yayınları yasaklamıştır.
Meydana gelen olaylar hakkında Menderes ise “memleketin selamet ve asayişi ile oynana maz. Devlete karşı gelmenin ne demek olduğu bilinmelidir.Yalan haberlere mani olmak için hükümet tebliğler yayınlamaya devam edecektir” diyordu.
TBMM’nin 29 Nisan tarihli oturumunda İstanbul ve Ankara vilayetlerinde ilan edilen sıkı yönetimin tasdikine dair başbakanlık tezkeresi okunmuş bu karara muhalefet şiddetle karşı çıkmıştır. Sıkıyönetim kararını eleştiren CHP,İstanbul’da ve Ankara’da çıkan olaylarda poli sin ve zabıtanın haksız yere öğrencilerin üzerine salındığını söyleyerek durumdan Demokrat Parti’yi sorumlu tutmuştur Olayların ardından yasaklar genişletilmiştir.Ankara’da üniversi teler 29 Nisandan itibaren bir ay tatil edilmiş,yurtlarda toplantı yasaklanmış, taşradan gelen öğrencilerin evlerine dönme si istenmiştir.Ayrıca umuma açık yerlerdeki spor faaliyetleri ve müsabakaları da yasaklar kapsamı na alınmıştır.İstanbul’da da benzeri yasaklar mevcut olmakla birlikte özellikle basına yönelik kısıt lamalar dikkat çekicidir.
Basına getirilen yasaklar iktidar aleyhine sonuç vermiştir.Önemli olaylar hakkında normal yoldan bilgi edinmek mümkün olmayınca haberler dedikodu yolu ile yayılmıştır.Fazlasıyla abartılı olan bu bilgilerin yayılması halkın gözünde iktidarı daha da korkunç hale getirmiş tir.“Hadiseler tahrik ve tertip eseridir, ayaklanma için bir sebep yoktur.Memleket yalan seli ne boğulmak isteniyor” sözleri ile olayları yorumlayan Menderes,bütün gelişmeleri siyasi bir suikast ve seçimsiz iktidara gelme çabası olarak yorumlamaktadır.
Hadiselerin yatışmaması üzerine sıkıyönetim idaresi emri dinlemeyenlere silahla karşılık verileceği yönünde bir tebliğ yayınlamıştır.Şiddet tedbirlerine başvurulması ve baskılar olay ları durdurma mış aksine daha da alevlenmesine neden olmuştur.Ankara da yapılan eylem ler içerisinde en dikkat çekici olanı 5 Mayıs’ta 555K (5.ayın 5’inde saat 5’te Kızılay’da) parola sıyla yapılan gösteridir.Men deres’in arabadan inerek göstericilere tepkide bulunduğu bu eylemde İçişleri Bakanı’nın dağılma yan göstericilerin üzerine ateş açılması emri verdiği iddia edilmiştir.Olaylar akşam saatlerine kadar sürmüş hadisenin haber ve fotoğraflarını yayınlayan iktidarın yayın organı Zafer gazetesi bile 14 Mayıs’a kadar kapatılmıştır.
Gerek Mecliste gerekse de radyo konuşmalarında olaylar hakkındaki görüşlerini açıklayan Mende res,DP’ye yönelik “Anayasa’yı ihlal” suçlamalarının demokrasiyi anlamayan bir avuç zümrenin seçimleri ve milli iradeyi yok etmek için hazırladıkları tertip olduğunu söylemekte dir.Menderes son mitingi olan Eskişehir mitinginde ise hedeflerinin “seçim yolu” olduğunu söyleyerek“iktidara gelme ve gitmenin seçimden başka yolu olmadığını kabul etmek lazım dır” diyordu.
Anadolu Ajansına verdiği demecinde Tahkikat Komisyonu’nun çalışmalarını değerlendiren Menderes,komisyonun görevini üç ay yerine bir ayda tamamladığına dikkat çekerek kopartı lan gürültünün boşuna olduğunu söylemiştir.Menderes,Anayasa’yı ihlal etmek,kanunsuz baskı yapmak, mahkeme vazifesi görmek gibi bir amaçlarının olmadığını ve bunların hepsi nin asılsız söylentiler olduğunu vurgulamıştır.
DP iktidarı karşısında muhalefetin basın ve üniversiteler tarafından açık bir şekilde destek lendiği malumdur.Ancak DP iktidarından en çok rahatsızlık duyan kurum ordu olmuştur. 1950 seçimleri ile 27 yıllık CHP iktidarına son veren DP için en başından beri bir askeri müdahale tehdidi söz konusu olmuştur.Atatürk’ün silah arkadaşı,Milli Mücadele kahramanı İnönü’nün seçim sandığı ile iktidarı kaybetmesi orduda tedirginlik yaratmıştır.Daha,seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz İnö nü’ye gerekirse duruma müdahale edilebileceği yolunda haber gelmiş,ancak İsmet Paşa “milli iradeye bütün devlet birimlerinin saygı göstermesi gerektiğini” söyleyerek bu fikre karşı çıkmıştı.
Ancak DP’nin on yıllık iktidarı boyunca darbe söylentileri hiç eksik olmamıştır. DP büyük bir halk desteği ile iktidara gelmesine rağmen izlediği liberal politikaların herkes tarafından benimsendi ğini söylemek mümkün değildir.Devletçi ekonomik modelin taraftarları,Mende res’in girişimlerinin Atatürk’ün bu yöndeki başarılarına zarar verdiğini düşünürlerken aynı zamanda İslamcı muhafaza karlara taviz verilerek laiklik ilkesinin de zedelendiğini düşünü yorlardı.
Ekonomik sıkıntıların baş göstermesi ile birlikte muhalefet güçlenmeye başlamış,DP iktidarı nın özellikle CHP’ye yönelik sert politikaları demokratik rejimin zedelenmesine yol açarken ordudaki huzursuzluğu da su yüzüne çıkarmıştır.1950 yılının sonlarına doğru ekonomik poli tikaların sonucu subay maaşları da enflasyonun oldukça gerisinde kalmıştır.Ancak ordu tara fından DP’ye karşı duyulan hoşnutsuzluğu yalnızca ekonomik gerekçelerle değerlendirmek eksik bir yaklaşım olacak tır.Ordu içinde cuntacı hareketler 1955 yılında oluşmaya başlamış tır.1959 yılına doğru bu girişim ler daha organize bir hale gelmiştir.Genç subaylar Mende res’i iktidardan indirmek konusunda hem fikir olmakla birlikte sonrasında ne olacağı konu sunda fikir ayrılığına düşmüşlerdi.Daha radikal olan grup Menderes devrildikten sonra uzun süre bir askeri rejime ihtiyaç duyulduğunu savunuyordu.Onlara göre Atatürk devrimi henüz tamamlanmamıştı.Ilımlıların bir kısmı iktidarın CHP’ye devredilmesinden,bir kısmı ise yeni bir anayasa hazırlanıp, seçimlerin yapılmasına olanak veren bir askeri ara rejimden yana idi ler.
Siyasi krizin 1960 baharında son noktaya gelmesi ordu içindeki grupları da hareketlendir mişti. Özellikle İnönü’nün Ege gezisi sırasında yaşanan olaylar,İnönü’yü hedef alan açık sal dırılar bütün endişeleri su yüzüne çıkarmıştı.
27 Mayıs’tan önce Menderes birkaç kez istifa etmeye teşebbüs etmiş ancak Celal Bayar tara fından bu girişime engel olunmuştur.Menderes ve hükümet üyeleri bir darbe tehdidinin farkında olmakla birlikte bu ihtimali fazla ciddiye almamışlardır.İnönü’nün 27 Mayıs müda halesini önceden bilip bilmediği sorusu ise çok tartışılmıştır.Darbeci grup içerisinde iktidarı CHP’ye teslim etmek isteyenler olduğu bilinmekle birlikte bunların çoğunlukta olduğunu söy lemekte mümkün değildir.Alpars lan Türkeş’e göre “İnönü bu hazırlıklardan haberdardır İhtilal de etkili rol oynamış bir kısım askerler gerek İsmet Paşay’la,gerekse de yanındakilerle yakın irtibatlıdır”Metin Toker’de İsmet Paşa’nın “bu tertiplerin içinde olmadığına emin olmakla birlikte,bunlardan haberdar olduğunu” söylemektedir.
Cumhurbaşkanı Bayar ise toplumsal muhalefetin arttığı dönemde daha sert tedbirler alınma sından yana bir tavır sergilemiştir.Menderes ve hükümetin atıl kaldığı durumlarda inisiyatifi ele almış ve gösterilere sert bir şekilde müdahale edilmesini sağlamıştır.1958 yılında ortaya çıkan “9 Subay ola yı” esnasında da hükümeti eleştirmiş,cunta örgütlenmesi yapan bu subay ların beraatının yeni örgütlenmelere neden olacağını söylemiştir.Ancak bütün tecrübelerine rağmen Bayar’da ordudan gelebilecek bir harekete ihtimal vermemiştir.
Tahkikat Komisyonu’nun faaliyetleri ile birlikte ortaya çıkan gelişmeler 27 Mayıs’a giden süreçte önemli bir rol oynamıştır.Milli Birlik Komitesi üyelerinden Cemal Madanoğlu’nun bir röportaj sırasında sarf ettiği şu sözler bu durumu açıkça gözler önüne sermektedir. “ …Karşı devrimcilik iyi ce tırmanmış durumda. Eh partizanlık almış yürümüş.Parti diktatörlü ğü öyle.Ekonomik durum,bu şartları tamamlıyor.Bu sırada milleti en çok gayrete getiren, bardağı taşıran son damla DP’nin bir tahkikat komisyonu kurması oldu.Çok körlemesine gittiler.Yani ihtilali aslında biz yapmadık. Onlar yaptı…”.
On yıl on üç gün iktidarda kalan DP’nin faaliyetleri 27 Mayıs 1960 Müdahalesi ile birlikte durdurul muştur.29 Eylül 1960 tarihinde bütün yöneticilerinin Yassı ada’da olduğu bir süreç te partiye kayıtlı bir üyenin açtığı dava sonucunda “kongresini zamanında yapmadığı ve böylece dağılmış olduğu” gerekçesi ile hukuki varlığı sona erdirilmiş ve malları hazineye devredilmiştir.

Yassı ada duruşmaları 14 Ekim 1960 günü “Anayasa’yı ihlal”davası ile başlamıştır. Başsavcı,Bayar ve Menderes ile Bakanların,Tahkikat Komisyonu kuruluş önergesi veren üç milletvekili ile komis yon üyelerinin TCK’nın 146/1 maddesine göre idamlarına,diğer sanık ların ise 146/3 gereğince 5-15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını istemiştir.Bu dava 11 Ağustos 1961‘de sona ermiştir.Yassı ada mahkemelerinde en uzun süren dava Anayasa’yı ihlal davasıdır.
Bunun yanı sıra günümüze kadar çok eleştirilen ve mahkemeye gölge düşüren Bayar’ın yargı landığı “Köpek Davası”,Menderes’in yargılandığı “Bebek Davası” açılan ilk davalar olmuştur. 6-7 Eylül olayları davası,Vinileks Şirketi Davası,Dolandırıcılık Davası,Değirmen Davası,Ali İpar Davası, Örtülü Ödenek Davası,Radyo Davası,Arsa Davası,Topkapı Olayları Davası, Çanakkale Olayı Davası,Kayseri Olayı Davası,Demokrat İzmir Davası,İstimlak Davası, Üniversite Olayları Davası,Vatan Cephesi Davası gibi davalar birbirini izlemiştir.
DP’li 592 sanığın yargılandığı Yassı ada Mahkemelerinde 15 kişi idam,31 kişi müebbet hapse,418 kişi çeşitli cezalara çarptırılmış,128 kişi ise beraat etmiştir.15 idam cezasından yalnızca Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın cezaları onaylanmıştır.
Genel Değerlendirme:
1946 yılında Türk Siyasi hayatına giren DP, kurulduğu andan itibaren büyük ilgi görmüş ve 1950 seçimlerine giden süreçte demokrasinin simgesi haline gelmiştir.Uyguladığı liberal politikalar ile iktisadi hayat canlanmış iç ve dış siyasette ülke bir dinamizm kazanmıştır.Ancak,demokrasiyi kurumsallaştırmak ve hürriyetleri yerleştirmek ideali ile yola çıkan ve bu inanç ile tek parti iktidarına son veren DP’nin uzun vaade de bunları gerçek leştirebildiğini söylemek mümkün değildir.
Anayasa’yı ihlal davasının Celal Bayar ve Adnan Menderes başta olmak üzere 405 sanığı bulunu yordu.Bu dava kapsamındaki suçlar;
1- 6194 sayılı kanunla CHP’nin mallarına el konulması,
2-Kırşehir’in siyasi sebeplerle ilçe haline getirilmesi,
3- Hakim teminatı ve mahkeme bağımsız lığının ihlali,
4- Seçim kanununda yapılan antidemokratik değişiklik,
5- Tahkikat Komisyonu’nun kurulması,6- 6761 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun çıkarılması,
7- Tahkikat Komisyonu’nun 7468 sayılı kanun çıkmadan aldığı kararlar,
8- 7468 sayılı kanunla,Tahkikat Komisyonu kurulması için Meclis’e yetki verilmesi,olarak tanzim edilmiştir.
Özellikle oy oranını % 50’lerin üzerine çıkardığı 1954 seçimlerinden sonra iktidara yerleşen DP, yola çıkarken verdiği vaatlerden oldukça uzak bir görüntü sergilemektedir. DP hükümeti ’nin,1957 seçimleri sonrasında ki icraatları nerede ise tek parti dönemini aratır hale getirmiştir.İktisadi sıkın tılar, 6-7 Eylül olayları,Kıbrıs bunalımı gibi sorunlar ortaya çıktıkça iktidarın muhalefete olan tavrı giderek sertleşmiş ve DP iktidarı daha da otoriterleşmiştir.
DP’ye yöneltilen en büyük eleştiriler özgürlüklerin kısıtlanması ve antidemokratik yasaların çıkar tılması hususunda olmuştur.Ancak muhalefetin zaman zaman dozu aşan eleştirileri,basının ağır tahrikleri,iktidar ve muhalefet yandaşlarının partizanca tavırları da ortamın gerginleşmesinde etkili olmuştur.Ekonomik ve siyasi sorunların ağırlığı altında ezi len hükümet çareyi muhalefeti ve basını sustur makta bulmuş ancak bu durum kısa süre içe risinde kutuplaşmalara ve sokak çatışmalarına dönüşmüştür.
İktidara geldiği ilk günden itibaren sürekli bir darbe söylentisi ile karşı karşıya kalan hükü met CHP’nin basın,ordu ve üniversiteleri de arkasına alarak yaptığı tehditkar muhalefet karşısında hırçınlaşmış ve ard arda pek çok hatalı karara imza atmıştır.Bu kararlar içerisin de Tahkikat Komisyonu’nun kurulması ise adeta sonun başlangıcı olmuştur. Toplumsal patlamalar ve siyasi gerginlik ordu içindeki cuntaları harekete geçirmiş ve 27 Mayıs müdaha lesini getirmiştir.Geniş halk deste ğini arkasına alan bir siyasi partinin darbe yoluyla iktidar dan indirilmesi Türk siyasi hayatında yeni bir dönem başlatmıştır.
DP yöneticilerinin trajik sonları ise Türk milletinin hafızasından hiç silinmemiş idam edilen Adnan Menderes siyasi bir sembol haline gelmiştir.Demokrasi ideali ile yola çıkan ve geniş halk kitlelerini siyasete katan DP’nin bu fikre inancı tam olmakla birlikte uygulamada bu hedefi devam ettireme miştir.
Bu durumun ortaya çıkmasında, ülkenin içinde bulunduğu şartlar kadar demokrasi kültürü nün gerek iktidar gerekse muhalefet tarafından yeterince özümsenememiş olmasının da etkili oldu ğunu düşünmek mümkündür.Bu mesele günümüze kadar gelen süreçte Türk siya setinde en çok tar tışılan temel dinamik olmuştur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder