GAP ta Neler Oluyor

GAP ta Neler Oluyor
Güneydoğu Topraklarında Neler Oluyor?
Son günlerde ayyuka çıkan ve medyaya da yansıyan İsrailli şirketlerin ve İsrail Devleti ve İstihbaratıyla ilişkili şahısların,GAP bölgesinden toprak alma eylemleriyle ilgili bilgiler,bu kitabın yazarı Hasan Taşkın tarafından bölgede bir haber çalışması yapıl masıyla ortaya çıkmıştır.Bu çalışmayla birlikte anlaşılmıştır ki başta gerçekten mani pülasyon gibi görünen olayın, bölgede sağır sultanlar tarafından bile bilinen ve tartışı lan oldukça geniş boyutları vardır.
Tartışma bölgede çok boyutlu yapılmasına rağmen,temelde bu bölgede toprak alımın da bulunan Yahudilerin,Tevrat metinlerini kaynak alarak GAP bölgesi topraklarını "Vaadedil miş Topraklar" statüsünde düşünmesi,İsrailliler tarafından yapılan tüm çalışmaların bu teoreme uygun bir kriterle yapıldığı izlenimini doğurmaktadır.
Bu konu Hasan Taşkın tarafından çalışmanın bütününde değerlendirilmektedir. Ancak, İsrail Devletinin,İsrail istihbarat kaynaklarının ve uluslararası Yahudi lobile rinin Türkiye üzerine yaptıkları kurguları iyi anlayabilmek için belki de önce Filistin topraklarındaki süreci  bilmek ve anlamak gerekecektir.
Bu yüzden çalışmanın bu bölümünde bu konu üzerine birkaç şey söylemek daha anlamlı olacaktır.
FİLİSTİN...
20.yüzyılın özellikle son yarısında savaşlar da dahil olmak üzere,uluslararası arena larda yapılan yüzlerce tartışmada Filistin ve İsrail Devleti olgusu ve sınırları temel olgu olarak yer almıştır.Bu gün iç içe geçmiş gibi görünen bu devletlerin sınırları aslın da oldukça değişken bir yapı arz etmektedir.
Toplamı Türkiye topraklarının % 4'ü kadar olan bu toprakların tamamı 28.220 kilo metrekaredir.Bölgenin tarihsel ve güncel merkezi binlerce yıllık tarihsel sorunlara neden olan Kudüs'tür.
28.220 kilometre karelik bu toprak,bugün hem İsrail hem de Filistin devletine ev sahipliği yapmaktadır.Birleşmiş Milletler kararı ile tanınan,resmi İsrail Devletinin toprakları bu coğrafyanın oldukça büyük bir bölümünü içermektedir.Bugün İsrail'in uluslararası anlaşmalarla elde ettiği toprak miktarı 20.000 kilometrekare civarında dır.Yani bölgedeki toprakların büyük kısmı İsrail devletine aittir.Ancak kalan toprak ların yarısından fazla bölümünde de İsrail işgali devam etmekte ve uluslararası anlaş malarla Filistin halkına verilen topraklar da İsrail'in kontrolü altında bulunmaktadır.
Yaklaşık 8.5 milyon kişinin yaşadığı topraklarda,6 milyon kişi yeşil hat diye adlan dırılan bölgede, 1 milyon kişi Gazze'de,1.5 milyon kişi ise Batı Şeria'da yaşamaktadır. Filistin nüfusunun yaklaşık 1 milyonu İsrail'in uluslararası resmi sınırı kabul edilen yeşil hat içindeki bölgelerde yaşamaktadır.Yani bugün İsrail Devleti sınırları içerisin de yaşayan Yahudilerin toplamı 6 milyon civarındadır ve bu sayı dünyanın çeşitli yerlerinden gelen Yahudi göçmenlerle sürekli artmaktadır.
Filistin halkının İsrail işgaliyle başlayan göç ve mülteci hayatı bugün hala devam etmekte, bu da bölgedeki nüfus yapısının belli noktalarda yoğunlaşmasına yol açmak tadır.Yine uluslararası veriler göstermektedir ki, Gazze bölgesinde 400 metrekarelik bir alanda yaşayan 1 milyon Filistinliye karşılık,bazı bölgelerde bu onda bir bile değildir. Bu da Filistin halkının savaşın dışında bir yoksulluğa mahkûm edilmiş olma sının başka bir göstergesidir.
İSRAİL...
İsa'dan binlerce yıl öncesine dayandırılan Tevrat metinleri,tarihsel süzgeçten geçtik ten sonra bu gün de varlığını ve Yahudiler açısından kutsallığını sürdürmektedir. Tev rat metinlerinden yola çıkılarak süreç değerlendirmesi yapıldığı takdirde,bugün İsrail ve Filistin ortak sınırlarının bulunduğu topraklar 4000 yıldan daha uzun süredir savaş ve gözyaşı toprakları olarak anıla gelmiştir.Musa Nebiden bu güne taşınan tarih sel miras, süreç içerisinde her ne kadar dönüştürülmüş ve değiştirilmiş gibi görünse de, bölgenin binlerce yıllık savaşa dayalı toplum ve kabile özelliği bugün hala varlığını sürdürmektedir.
Tarihsel kaynaklara göre,M.S.132 yıllarında Roma'ya karşı ayaklanan Yahudilerin ayaklanmaları Roma devleti tarafından çok kanlı bir şekilde bastırıldı ve binlerce Yahudi çok feci bir biçimde öldürüldü.Hayatta kalan Yahudiler ise ölümden kutru labilmek için dünyanın dört bir tarafına dağıldılar.
Roma İmparatorluğu tarafından dünyanın çeşitli yerlerine dağıtılan Yahudi toplumu nun Ortadoğu'ya geri dönme ve burada bir devlet kurma planı,Osmanlı'nın son dönemine denk gelen bir faaliyettir. 19.yüzyılın, milliyetçilik akımları açısından en güçlü faaliyetlerin yürütüldüğü ve Filistin topraklarında egemenliğini sürdüren Osmanlı'nın batılı devletler tarafından yok edilme senaryolarının hazırlandığı yüzyıl olduğu da düşünüldüğünde, Yahudi toplumunun binlerce yıla yayılan Yahudi devleti hayalinin neden bu dönemde güçlendiği kolayca anlaşılacaktır.
Yahudi devleti projesi çerçevesinde,Filistin topraklarına Yahudi akını önce Avrupa' dan başladığında,tarihler 18.yüzyılın ikinci yarısını henüz gösteriyordu.18.yüzyılın sonuna gelindiğinde,Filistin topraklarının oldukça büyük bir bölümüne Yahudiler yerleşmişti ve bu yerleşimciler burada kuracakları Yahudi devletinin planlarını yapı yorlardı.18.yüzyılın son döneminde yani 1896'da Theodor Herzl'in başkanlığında kurulan bir ekibin önderliğinde, Ortadoğu'da bir Yahudi devletinin kurulması fikri ilk defa dillendirildi. 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde Herzl önderliğinde toplanan 1. Siyonist Kongresi,Ortadoğu'da bir Yahudi devletinin kurulması ile ilgili temel hedef leri belirleyerek,Yahudi devletinin kurulması ile ilgili ilk adımı atmış oldu.
Yapılan bu kongreden sonra tüm dünyadaki Yahudiler örgütlendiler ve Filistin'de kurulacak Yahudi devletinin altyapısını oluşturacak kararlar almaya başladılar.Bu çalışmalar sırasında,Yahudi siyasetçiler, dünya ticaretini, elinde bulunduran Yahudi toplumunun ticaret adamlarıyla organize maddi fonlar oluşturdu ve 20.yüzyılın başı na gelindiğinde,Theodor Herzl bu fonlarda biriktirilen parayla II.Abdülhamit'ten Filis tin topraklarını bir bütün olarak satın almayı teklif etti.Ödenecek paranın dışında Osmanlı'nın tüm dış borçlarının üstlenilmesi de bu teklifin içerisindeydi.
Ancak Herzl'in,Osmanlı devletini ekonomik anlamda güçlendirecek,ancak siyasal anlamda çökertecek bu teklifi II.Abdülhamit tarafından reddedildi.Herzl'in bu tekli finin II.Abdülhamit tarafından reddedilmesiyle birlikte Yahudi örgütleri Ortadoğu' daki faaliyetlerine daha da ağırlık verdiler.
Takvimler 1914 yılını gösterdiğinde ise, uluslararası fonlarda biriken paralarla,Filis tinlilerden satın aldıkları topraklarda 100.000'e yakın kişiden oluşan bir Yahudi kolo nisi kurulmuştu bile.
İsrail Devletine Doğru….
Sonraki süreçte,Yahudi toplumunun Filistin topraklarında yeni koloniler oluşturma sı,Yahudi cemaatleri ve örgütlerinin güçlü olduğu batılı ülkeleri harekete geçirdi ve Sykes - Picot antlaşmasının 1916 yılında imzalanmasıyla birlikte Filistin toprakla rında bir Yahudi devletinin kurulmasının önü açılmış oldu.
Bu antlaşmadan sonra Yahudilerin Ortadoğu'ya göçü hızlandı ve uluslararası Yahudi toplumu, Avrupa devletlerinin ve özellikle bu bölgeyle ilgili her zaman açık-kapalı hesapları olan İngiltere'nin desteğiyle,Filistin topraklarında daha fazla mevzi kazan maya başladılar.
Birinci Dünya savaşı da Yahudilerin Filistin topraklarındaki devlet yaratma kurgula rına yardımcı oldu ve Osmanlı'nın bölgedeki gücünü tamamen yitirmesiyle birlikte bölgedeki kontrol tamamen Avrupa devletlerinin özellikle de İngiltere'nin eline geçe rek Yahudi devletinin önünü açmış oldu.
Sykes-Picot Anlaşması
Vikipedi, özgür ansiklopedi
16 Mayıs 1916 tarihinde (I. Dünya Savaşı sırasında),İngiltere ve Fransa arasında yapı lan ve Türkiye'nin Orta Doğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır. 1915'te Arabistan Yarımadası'nı ele geçiren İngiltere,Türkiye’ye karşı ayaklanan Mek ke Şerifi Hüseyin'i destekleyerek Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı bir Arap devleti kuracaktı.
Mekke Şerifi Hüseyin ile Mısır'daki İngiliz Yüksek Komutanı McMahon arasında böyle bir antlaşma gizli olarak imzalanmıştır.Fransa böyle bir plana karşı çıkıp İngilte re'ye baskı yaparak yeni bir antlaşma yapılmasını istedi.Rusya'nın onayı ile imzala nan bu antlaşmaya göre;Rusya'ya,Trabzon,Erzurum,Van ve Bitlis ile Güneydoğu Ana dolu'nun bir kısmı,Fransa'ya,Doğu Akdeniz bölgesi,Adana,Antep,Urfa,Diyarbakır, Musul ile Suriye kıyıları,İngiltere'ye Hayfa ve Akka limanları,Bağdat ile Güney Mezo potamya verilecektir.
Fransa ile İngiltere'nin elde ettiği topraklarda Arap devletleri konfederasyonu veya Fransız ve İngiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulacak,İskenderun serbest liman olacak,Filistin'de,kutsal yerleşim yeri olması nedeniyle bir uluslar arası yöne tim kurulacaktır.
1917 devriminden sonra Rusya antlaşmadan vazgeçmiş, Lenin gizli olan bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştır.Ama Filistin topraklarındaki asıl plan,II.Dünya sava şının karanlık atmosferinde, öncelikle Almanya'dan,ama temel olarak tüm Avrupa' dan soykırım korkusuyla kaçan Yahudilerin Filistin topraklarına gelmesiyle işlemeye başladı. 1940'lara gelindiğinde,Filistin'deki Yahudi toplumunun nüfusu yarım milyon civarındaydı.
Arap İsrail Savaşları…
İkinci dünya savaşında ortaya çıkan ve sonrasında çığ gibi büyüyen Yahudi enformas yonu,ileriki yıllarda tüm dünyayı kontrol altına alarak özellikle Avrupa'da ve Amerika 'da büyük bir Yahudi sempatisi yarattı ve aslında belki de Alman faşizminin yarattığı Yahudi soykırımı görüntüsü, İsrail devletinin güçlü bir destekle kurulmasına neden oldu.
Hitler faşizminin ve ona bağlı iktidarcıkların son bulmasıyla birlikte orta Avrupa'dan kaçarak dünyanın çeşitli yerlerine yerleşen Yahudiler,Yahudi lobilerinin de desteğiy le Filistin topraklarına akın ettiler ve 2. dünya savaşından sonra Filistin topraklarında yeni ve geniş mevziler edindiler.
1940'lı yılların sonuna gelindiğinde, tüm dünyadaki Yahudi lobicilerinin baskılarıyla. Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Filistin Özel Komisyonu,Filistin toprakları nın Yahudiler ve Araplar arasında paylaştırılmasını ve kutsal şehir Kudüs'ün uluslara rası bir kutsal şehir Kudüs'ün uluslararası bir statüye kavuşturulmasını önerdi.
Arap devletleri,Birleşmiş Milletler'in bu önerisine şiddetle karşı çıktılar,ancak Arapla rın tüm çabalarına rağmen 15 Mayıs 1948'de Yahudiler İsrail Devletinin kurulduğunu tüm dünyaya ilan ettiler.Arap ülkelerinin,İsrail Devletinin oldu-bittiye getirilerek kuruluşunu savaş sebebi saymasıyla birlikte Ortadoğu'da yeni ve kanlı bir süreç başla dı.
İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte Mısır,Irak,Ürdün, Suriye ve Lübnan birlikleri İsrail'e karşı saldırıya geçtiler. Ancak neredeyse tüm dünyanın desteğini alan İsrail ordusu bu saldırıya direndi ve Arap birliklerini geri püskürttü.
Bu savaş Araplara pahalıya mal olmuştu. Çünkü savaş sonrasında İsrail, topraklarını daha da genişletti ve sonuçta yaklaşık 8 ay süren savaş,24 Şubat 1949'da İsrail ile Mısır arasında yapılan barış antlaşmasıyla son buldu.Savaşın bitmesinden kısa bir süre ve İsrail devletinin kuruluşundan yaklaşık bir yıl kadar sonra,İsrail Devleti Birleşmiş Milletler'e kabul edildi ve bu manevrayla üzerindeki Arap baskısını hafiflet meye çalıştı.
Bölgede yaklaşık 7 yıl kadar süren sessizlik ve barış,1956 yılının Ekim ayında tarafla rın tekrar savaş alanında karşı karşıya gelmesiyle son buldu.Ancak bu savaş Birleş miş Milletler'in müdahalesiyle fazla uzamadan bitti.
Bu savaşın BM müdahalesiyle son bulmasından sonra,İsrail 1.savaşta işgal ettiği topraklara dünyanın çeşitli noktalarından getirdiği Yahudi göçmenleri yerleştirmeye başladı ve bu tarihten sonra Yahudi nüfusu Filistin topraklarında artmaya devam etti. Ancak bu sessizlik de çok uzun sürmedi ve Araplarla İsrail devleti arasında üçüncü bir savaş daha patlak verdi. 5 Haziran ile 10 Haziran 1967 arası, yani tam 6 gün süren bu savaş,tarihte 6 gün savaşları ismiyle yerini aldı ve İsrail'in topraklarını yaklaşık 4 kat büyütmesiyle son buldu.
Dünya devletlerinin Filistin topraklarına yapılan bu saldırıya önce göz yumup,sonra da İsrail'in hedefine ulaşmasıyla birlikte savaşa müdahale etmesi,bugün hala sürmek te olan Filistin dramının ana nedenlerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır.
Bu savaş sonrasında İsrail, Gazze ile birlikte Sina yarımadasının tamamını almakla kalmamış, aynı zamanda BM tarafından uluslararası statüye tabi tutulan Kudüs'ü de topraklarına katmıştır.
İsrail'in kuruluş tarihi olan 15 Mayıs 1948'den sonra bu coğrafyada yapılan her savaş, İsrail'in bu bölgedeki konumunun daha da sağlamlaşmasına ve topraklarının geniş lemesine neden olmuştur.
Sonraki yıllarda İsrail saldırganlığı artarak devam etmiş ve 1980'li yıllara gelindiğin de batılı ülkelerin ve Amerika'nın da desteğiyle İsrail bölgedeki en büyük güç haline gelmiştir.
Sonuç Olarak….
Filistin topraklarının, Yahudiler tarafından parça parça ele geçirilişi ile ilgili bir süreç değerlendirmesi yapmak gerektiğinde görülüyor ki;GAP bölgesindeki süreç de bun dan çok farklı değildir.
İstihbarat raporları değerlendirildiğinde de ortaya çıkmaktadır ki,eylemlerinin gayri meşruluğu uluslararası tüm legal platformlarda tescillenmiş bir devletin,Türkiye'nin bazı kesimlerindeki topraklarının, belki yüz yıl sonrası için kurguladığı senaryo, bu gün oldukça sinsi bir şekilde uygulanmaya çalışılmaktadır.Tıpkı geçen yüzyılda Filis tin halkının toprakları üzerinde uygulandığı gibi.
Bugün tüm dünya ile birlikte biz de televizyonlarımızdan bize aktarılan soykırım görüntülerini bir filmin kareleri gibi kanıksayarak izlemekteyiz.Bir halkın toptan yok edilmesi görüntüsü vicdanları ne kadar rahatsız ediyor gibi görünse de,uluslararası örgütlerin bu konuya yaklaşımda kimi zaman duyarsızlığı, kimi zaman ise çaresizliği yüreklerde yaratılan yaranın her geçen gün biraz daha büyümesinden başka bir işe yaramıyor.
Sinsi bir planla ele geçirilen bu topraklarda gün geçmiyor ki bir Filistinli öldürülme sin, onlarcası yaralanmasın, işkence altına alınmasın.Uluslararası bazı kaynakların bildirdiğine göre, sadece duvar operasyonunun başlamasından bu yana,1000'e yakın Filistinli ölmüş, binlercesi yaralanmış ve binlercesi de gözaltına alınmıştır.
Bir trajedi şeklinde karşımıza çıkan bu görüntüler ve haberler,İsrail'in geçen yüzyılda, Filistin topraklarında ortaya koyduğu oyun sonucunda ele geçirdiği topraklarda ger çekleşmektedir.Bilinmelidir ki; İsrail güneydoğu topraklarını ele geçirdiği takdirde, tüm geçmişinde kendisine kucak açarak yok olmaktan kurtaran Türk halkına,Tevrat metinlerini kriter alarak çok daha acımasız davranacaktır.
Filistin topraklarındaki bu tek taraflı haksız savaş,çeşitli tarihlerde,değişik yoğun lukla,yüz yıldan beri devam etmekte ve ne zaman sonlanacağı da bilinmemektedir. Çünkü İsrail'in "Vaadedilmiş Topraklar" inadı bu savaşın o topraklarda bir tane Filis tinli kalmayıncaya kadar devam edeceğine dair veriler sunmaktadır.
Biraz tarih bilgisi olanlar bilirler ki,tarihin hiçbir döneminde ve yerinde bu coğraf yadaki gibi bir savaş yaşanmamıştır. Bu kadar küçük bir toprak parçası için, yüzyılı aşan zamandır yapılan savaş,İsrail'in Tevrat kaynaklı teoremine ölümüne bağlılığın dan başka bir şey değildir.
Bu coğrafyada 20.yüzyılın ilk yarısında oynanan oyunlar,bugün Türkiye'nin güneydo ğusunda bulunan topraklar için de oynanmaktadır. İsrail devletinin ve istihbaratının konuyla ilgili tutumu ve bölgedeki yoğun faaliyetleri, bunun böyle olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.
Bu çalışmanın omurgasını oluşturan ve çalışmanın sonunda ek olarak verilen istih barat raporları,İsrail'in bölgedeki faaliyetlerini oldukça açık bir şekilde ortaya koy maktadır.Aslında Türkiye İsrail ile sıcak ilişkileri bulunan ender İslam ülkelerinden biridir.Ve son 15 yılda ikili ticaret grafiği sürekli yukarıya doğru tırmanmaktadır. Türkiye'nin Ortadoğu politikası ve bu bölgedeki çıkarları, belki de İsrail devleti ile ilişkisini zorunlu kılmaktadır, ancak bu ilişki son zamanlarda sürekli karşı taraf lehine gelişen bir ilişki izlenimi vermekte ve Türkiye'yi askeri ve teknolojik bakımdan İsrail'e mahkûm etmektedir. Bu da Türkiye'nin siyasi anlamda elini zayıflatmakta ve İsrail'in Türkiye topraklarındaki faaliyetlerini daha da pervasız bir şekilde yürütme sinin önünü açmaktadır.İstihbarat kaynaklarının hazırladıkları raporlar bu pervasızlı ğı açık bir şekilde göstermektedir.
Mustafa Demir
GAP’ ta İsrail İşgali.
Güneydoğu'da çalışan bazı İsraillilerin,GAP bölgesinde Türk vatandaşları üzerinden arazi alımı yaptıkları bölgede sürekli konuşuluyordu. Ancak konuşmaları doğrulaya cak kaynaklara ulaşmak bir türlü mümkün olmuyordu. Konunun hem ulusal, hem de bölgesel öneminin kamuoyuna doğru bilgilerle iletilmesini sağlamak için, bölgede ciddi bir araştırma yapmak gerekiyordu.Tabi güncel ve doğru bilgilere ulaşmak için, araştırmanın bölgedeki enformasyon kaynaklarını elinde bulunduran kaynaklar aracı lığıyla yapılması şarttı.
Bu nedenle bölgede inceleme yaptım.Bölgede dillendirilen onlarca, hatta yüzlerce dedikodunun arasından gerçeklere ulaşmak oldukça zor oldu.Ama bu çalışmalar esna sında, bölgede dillendirilen dedikoduların kaynağına, yine bölgede çeşitli ülkeler ve şirketler vasıtasıyla yapılan çalışmaların neden olduğu ortaya çıktı. Bu kadar dediko dunun olduğu bir yerde istihbarat kaynaklarının hiç bir şey yapmaması düşünüle mezdi.Hele konu ülke topraklarının paylaşılması söylentisi ise. Bu işin içinde toprak konusunda sabıkası bulunan İsrail gibi bir devletin olması da konunun daha da ciddi araştırılmasını sağladı.
Bölgeyle ilgili çalışmalara ilk başladığımda,GAP bölgesinde,1998 yılından bu yana bir istihbarat çalışması yapıldığını tespit ettim.Yapılan istihbarat çalışmalarının ne oldu ğu yönünde de ayrı bir çalışma yaptım.Bu çalışmalarım sonrasında,kimi zaman bölge sel,kimi zaman da küresel ama her durumda oldukça güçlü ve zaman zaman kökü bölgesel bazı devletlere uzanan şirketlerin, bu bölgede yaptıkları çalışmaların neler olduğu konusunda bilgi sahibi oldum.
Edindiğim ilk bilgiler GAP bölgesindeki senaryonun yazarının İsrail devleti oldu ğuydu. Oyuncuları genellikle Musevi kökenli Türk vatandaşları olan bu senaryonun hedefi ise,İsrail'in Tevrat kaynaklı teoremi "Vaadedilmiş Topraklar" idi. Konunun gündeme taşınmasıyla birlikte devlet yetkilileri üzerine düşeni yaptı belki. Ama bir eksikle... Bölgede yasal şirketler aracıyla bölge halkına ne oyunlar oynandığını anlata madı. Uluslararası şirketlerin baskısıyla halkı uyarmak için gereken yapılamadı.
Bölgede yaptığım araştırmalardan sonra,istihbarat kaynakları tarafından uzun zaman dır sürdürülen çalışmalar sonucunda elde edilen raporlar ile GAP'ta oynanan oyunun ne olduğu konusunda gerçek bilgiler edindim.Bu bilgilerin çok kısa bir bölümünü Nokta'da yazdım. Bu haberin ardından yabancılara arazi satılması konusu gündeme bomba gibi düştü.Ama her nedense, İsrail'in sinsi bir plan içinde GAP bölgesini ele geçirmek için yaptığı esas çalışmanın üstü kapatıldı. Yani İsrailli kaynakların Musevi Türk vatandaşlarını bu işte kullanması gibi konular hiç işlenmedi.
Ayrıca yetkililer beni aradılar ve bu olayı tespit etmenin mümkün olmadığını belirte rek işin içinden çıktılar. Nokta'da yazdığım yazının ardından İsrail'de de konu günde me geldi.İsrailli yetkililer oldukça telaşlandılar.İlerleyen sayfalarda bu telaşlarını Nok ta'ya yaptıkları açıklama ile nasıl ortaya koyduklarını okuyacaksınız.Basın da Nok ta'daki yazımdan sonra yabancılara toprak satışını işledi.
Ama esas yapılanlar göz ardı edilerek. Tempo Dergisi İsrail'in GAP'ta sulama sistemi ve ticari faaliyetlerini ne kadar üstün teknoloji ile yaptığını yazdı. Kimi haberlerde de İsrail'den çok diğer ülkelerin Türkiye'de mülk aldıklarını sayfalarına taşıdı. Ama İsrail'in "Vaadedilmiş Topraklar" planını uygulamaya çalıştığı akıllara bile getirilme di.
Veya getirilmek istenmedi.İşte tespitler ve isimlerle GAP'ta oynanan oyunlar...
İsraillilerin, güneydoğudaki Türk vatandaşları üzerinden,tapularla arazi aldıklarını tespit eden istihbarat raporlarında öne çıkan bir isim var:Abraham Tilmen.İlerleyen sayfalarda GAP'ta yapılan çalışmaları anlatan istihbarat raporlarının ayrıntılarını bulacaksınız.Ama önce Şanlıurfa'daki Koç-Ata Sancak Süt ve Et Besi Tesisinde teknik eleman olarak görev yaptığı söylenen Abraham Tilmen ile yaptığımız görüşmeye yer verelim.Çünkü raporda Tilmen'in bütün bu 'organizasyonun' merkezindeki isim oldu ğu ve dahası MOSSAD'la ilişkisi olduğu iddia ediliyor.
Ne kadar arazi aldılar?
İstihbarat, 1998 yılından bu yana sürdürdüğü GAP bölgesindeki çalışmasını tamam ladı.Yapılan bu çalışmanın sonucunda da ayrıntılı bir rapor ortaya çıktı.
Raporda,GAP bölgesinde Yahudi kökenli 60 Türk vatandaşının, adam başı 5 bin ile 10 bin dönüm büyüklüğünde arazi satın aldıklarının altı çiziliyor ve toplam 450 bin dönüm olarak ifade edilen bu arazilerin asıl sahiplerinin ise, bölgede çalışan İsrailliler olduğuna işaret ediliyor.
Rapordaki bu çarpıcı 'bilginin' ayrıntılarında,arazileri satın alan kişilerin maddi durumlarının,bu arazilerin alımı için gereken finansal kaynak için asla yeterli olma dığına dikkat çekiliyor.İstihbarat raporları tarafından açıklanan bu 'tespiti',bazı İsra illi işadamlarının,daha doğrusu işadamı 'görünümündeki' kişilerin,bu arazilerin alın masında kullanılan paranın kaynağı oldukları 'istihbaratı' izliyor. Kaynağın adresi ise, aynı istihbarat birimlerine göre İstanbul.
Sedat Bucak'a da teklif gitmiş
Bunca 'gizli' bilginin bir de 'aleni' boyutu var.O da,bugün Urfa'da köylüsünden bürok ratına tüm bölge halkının bu tabloyu 'konuştuğu' gerçeği. İsraillilerin toprak alımının bu derece açığa çıkmış olmasının nedeni kuşkusuz toprak sahiplerine 'teklifler' götü rülmüş olmasıdır.Öyle ki,raporlardan biri,Sedat Bucak'a da teklif gittiği,ancak Bucak' ın 'kesin' bir dille teklifi reddettiği bilgisine dahi yer veriyor. Sedat Bucak bu konudaki iddiayı doğruluyor ve İsrail'in Kuzey Irak ve Türkiye çerçevesinde bu konuda çalışma yaptığına dikkat çekiyor. Yani İsrail, yayılma politikasına Irak ve Türkiye'yi de dahil etmiş bulunmaktadır.
İsrail'in devlet olma yolunda kat ettiği mesafeyi giriş yazısından anlayabiliriz. Dahası "Vaat edilmiş Topraklar" için İsrail'in Tevrat'tan aldığı emir tüm Tevrat metinlerinde bulunmaktadır.
Soldaki ve aşağıdaki haritalardan da anlaşılacağı üzere,İsrail'in tarihsel hedefi Anado lu! topraklarının bir kısmını da içermektedir.
Neresi-Neden?
"Uymanız için size bildirdiğim bu buyrukları eksiksiz yerine getirir. Tanrınız RAB'bi sever, yollarında yürür, O'na bağlı kalırsanız,RAB bu ulusların tümünü önünüzden kovacak. Sizden daha büyük,daha güçlü ulusların topraklarını mülk edineceksiniz. Ayak basacağınız her yer sizin olacak.


Sınırlarınız çölden Lübnan'a, Fırat Irmağından Akdeniz'e kadar uzanacak. Hiç kimse size karşı koyamayacak.
Tanrınız RAB, size verdiği söz uyarınca, ayak basacağınız her yere dehşetinizi, korku nuzu saçacaktır.Bakın, bugün önünüze kutsamayı ve laneti koyuyorum: Bugün size bildirdiğim Tanrınız RAB'bin buyruklarına uyarsanız kutsanacaksınız. Ama Tanrınız RAB'bin buyruklarını dinlemez, bilmediğiniz başka ilahların ardınca giderek bugün size buyurduğum yoldan saparsanız, lanete uğrayacaksınız. (Tesniye, 11:22-28)"
Türkiye'nin onda biri hedefte
Arazi satın alma operasyonu, raporlardaki belirlemelere göre ağırlıklı olarak Fırat ve Dicle havzalarını kapsıyor.Adıyaman,Batman,Diyarbakır,Gaziantep,Kilis,Mardin, Siirt,Şanlıurfa ve Şırnak 'hedefteki' öncelikli iller.
GAP bölgesinin yüzölçümü 75 bin 358 kilometre kare.Yani Türkiye'nin onda biri. Bugüne kadar 'alımı gerçekleştirilen' toprakların yüzölçümü yaklaşık 413 kilometre kare.Bir başka deyişle İstanbul'un yarısından fazlası kadar bir toprak İsrailliler tara fından satın alınmış durumda.Yine de tapuların üzerinde 'şimdilik' Türkiye Cumhu riyeti vatandaşlarının isimleri yazıyor.
Güneydoğu yeni Filistin mi?
Ortadoğu'da 'bu toprakların bir bölümü benim' diyerek Filistin'i bir köşeye sıkıştıran İsrail'in, bu kez çağın koşullarına ayak uydurarak 30-40 yıl içinde Türkiye'de de aynı tabloyu uygulayacağı 'gizli'rapora yansıyan başlıca 'endişe'.
Suyla birlikte güneydoğuya giren ve 'tarım tecrübesini paylaşmak' istediğini söyleyen İsrail'in, gerçekte suyun ve 'adı var kendisi yok' petrolün kontrolünü ele geçirmek için arazi satın aldırdığı, aynı raporun 'temel kaygısını' oluşturuyor.
Ticari faaliyet mi,yoksa?..
Raporda GAP bölgesinde 1998 yılında başlayan 'dikkat çekici' faaliyetler ve isimler de sıralanıyor.Ticari faaliyet ya da iki ülke arasındaki ilişkiler kapsamında gerçekleşen ziyaretlerin içinden 'ayıklanan'bazı başlıklar ve isimler öne çıkarılıyor.
• 'Genel merkezi İsrail'de bulunan MERHAV adlı tarım şirketinin Genel Müdürü Joseph Dloomy ve Su Kaynakları Geliştirme Müdürü Shalom Harel, GAP ile ilgili çalışmaları yerinde görmek amacı ile Şanlıurfa ve Mardin illerini ziyaret etti.'
• 'Şu ana kadar 67 İsrail firmasının toprak satın aldığı, bu kadarının da gizli pazarlık yürüttüğü kaydediliyor.'
• 'Toprak satın alan veya talepte bulunan İsrailli firmaların çoğunun kamu kuruluşu statüsünde olduğu belirtiliyor.'
Resmi Ziyaretler
Bu isim ve başlıkların hemen ardından yine 'dikkat çekici' bir dizi resmi ziyaret de raporun satırbaşları arasında.1998 sonlarında İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizman' ın Türkiye'ye gelip, gezisinin önemli bölümünü GAP'a ayırmasını 'kayda değer' bulan raporda, şu yorum da yer alıyor:



28 Ağustos 2000'de Ankara'nın bu seferki misafiri İsrail Başbakanı Ehud Barak'tı. Her ne kadar geliş sebebi 'Ortadoğu barışı' idiyse de,Barak'ın,basın toplantısında 'GAP'ta ki altı ihaleye talibiz' cümlesini sözlerinin arasına sıkıştırması anlamlı.
Çalışmaların ticari faaliyet şemsiyesi altında yapıldığını anlatan raporda oldukça detaylı ibareler yer alıyor.GAP'ta alüminyum sulama boru ve ekipmanlarını üretmek üzere bir Türk-İsrail ortak yatırımı hususunda girişimler de söz konusu. Bunun yanı sıra seracılık, tarımsal mekanizasyon, müşterek çiftlikler kurulması yolunda işbirliği çalışmaları da sürdürülüyor.
Yine Soros
Dünyanın ünlü para simsarı George Soros'un ortağı ve Şubat 1999'da 'Milenyum GLK' adını verdiği dünya turu kapsamında Türkiye'yi gezen Jim Rogers için de GAP Bölgesi çok şey ifade ediyor.Yahudi kökenli Jim Rogers'ın,eşi Paige Parker'la gerçek leştirdiği Türkiye gezisinde,Türk medyası 500 bin dolar değerindeki özel yapım ara cına büyük yer verdi.O günlerde internetteki sitesinde International Herald Tribu ne'de yayınlanan bir makalesinde, Yahudi kökenli ABD'li vatandaşları GAP bölgesin de arazi satın almaya davet ediyordu.
Savaşlar artık tapu dairelerinde
Raporlar bu 'sabırlı' çağrıların yavaş yavaş hayata geçtiğini ortaya koyuyor. Bugünün koşullarında artık Maraş'ı Kahraman, Urfa'yı Şanlı, Antep'i Gazi yapan tablolar rafa kalkmış durumda. Anlaşılan o ki,savaşlar artık cephelerde değil, tapu dairelerinde veriliyor.Ve bugün gelinen nokta! Raporlar güneydoğuda İstanbul'un yarısından daha büyük alanın 'dolaylı' olarak İsraillilerin eline geçtiği alarmını veriyor. Buna birçok yabancı istihbarat kaynağının da verileri eklendiğinde,ortaya İsrail kontrolünde bir Ortadoğu tablosu çıkıyor.Çünkü yabancı kaynakların raporlarına göre,İsrail bu bölge de 'Kürtlerin aslında Musevi oldukları' propagandasını yapıyor.
Yasin YAĞCI'nın araştırması olarak kaleme alınan ve "GAP'TA SOĞUK SAVAŞ" başlığı ile Aksiyon dergisinde yayınlanan yazıda konu çok boyutlu olarak ele alınmış tır;"GAP idaresi son yıllardaki durumunu şu şekilde açıklıyor; 'Bugün üç yabancı sermayeli yatırım inşaat halinde olup, birinin ise anlaşması imzalanmış bulun maktadır. Bu yatırımlardan biri tekstil (% 33 İsviçre), biri inşaat malzemesi (% 50 Almanya), biri cam elyaftı boru (% 50 ABD) ve biri de gıda (% 50 İsrail) yatırımlar dır.'
İstihbarat raporlarına göre ayrıca, GAP bölgesinde şu ana kadar 67 İsrail firmasının toprak satın aldığı,en az bu kadarının da gizli bir şekilde pazarlıklar yürüttüğü kaydediliyor."İsrail'in GAP bölgesindeki toprak çalışmalarının önündeki muhtemel engellerden biri,MGK'dır.Çünkü gerektiğinde MGK stratejik noktalarda bulunan kimi toprakların satışı ile ilgili olumsuz görüş bildirerek satışına engel olabilmektedir.
İsrail şirketlerinin, Türk Milli Güvenlik Kurulunun bu engelinden (toprak satışlarına onay verilmemesi) kurtulmak için buldukları yol ise çok basittir; bazı yerli firmalar ile ortaklık kurmak.
Bölgede yerli firmalarla ortaklık kurmuş onlarca yabancı şirket tüm yasal engelleri aşarak dolaylı bir biçimde toprak satın almış durumdadır.
Bu arada bütün bunların dışında,İsrail'in bölgede çalışmalar yapmasını meşrulaştıran gerekçeler de yok değildir.Mesela basınçlı sulama sistemleri konusunda dünyanın ileri ülkelerinden birisi İsrail'dir.Bu da İsrail'in bölgedeki faaliyetlerini kimi nokta larda meşru bir zemine oturtmaktadır.
İsrail, GAP bölgesindeki faaliyetlerini çeşitli biçimlerde sürdürmekle birlikte, tüm dünyada ortaya koyduğu dezenformasyon yöntemleriyle de kendisine yeni mütte fikler yaratarak siyasi geleceğini garanti altına almanın ve belli konularda tüm dünyada yarattığı olumlu bakışın güçlenmesi için de çaba sarf ediyor.
İsrail,son yıllarda Ortadoğu halkları üzerinde açıkça hissedilen şiddetli Siyonizm bas kısının yerini yavaş yavaş daha sistemli üretilen karşı istihbarat yöntemleriyle siyasi amaçlara bırakmakta.
Bunlardan biri de Özellikle Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtleri etkilemek ve onları daha sıkı kontrol altına almak amacıyla üretilmiş söylentilerdir.
Kürtler Museviymiş!
İsrail yalanlasa da kuzey Irak'taki varlığı konusunda ortaya çıkanlara bir türlü engel olamıyor. İsrail merkezli enformasyon kuruluşlarının Ortadoğu'daki yeni oyunu daha çok Kürt Halkı üzerinedir. İsrail devleti destekli bu kuruluşların üzerinde çalıştıkları tez ise oldukça çarpıcıdır: Kürt Yahudiler.
Saddam Hüseyin yönetiminin ABD tarafından devrilmesiyle birlikte. Kuzey Irak'ta, ABD ve Kürtlerden oluşan iki bilinmeyenli denkleme bir üçüncü boyutun daha eklen mekte olduğunun ilk işaretleri geçen yıl gelmeye başladı...
Bu denklemle bağlantılı olarak, İsrailli bilim adamları son on yıldır yaptıkları genetik araştırmaların sonuçlarını açıkladılar.Sürecin işlemesiyle birlikte İsrail ve ABD'de eş zamanlı yapılan açıklamalara göre Sefuerdi Yahudileri ve Kürtler,binlerce yıl öncesin den baba tarafından gen akrabası idiler. Yani aynı soydandılar.
ABD de faaliyet gösteren 'İsraeli Kurdish Friendship League' adlı örgüt bu iddiaya hemen sahip çıkarken, Amerikalı yazar Kevin Brooks da Yahudi ve Kürtlere bir tavsiyede bulunmakta gecikmiyor ve: "Bu durum ümit ederiz ki Kürt ve Yahudileri, son yıllarda sahip oldukları dostluk ilişkilerini sürdürmeye teşvik eder," diyor.
Anayurt mu?
Yahudilerle Kürtlerin,akrabalık temelinde bir araya getirilmelerine yönelik bu araş tırma ve yayınların hemen ardından,basın yolu ile uçurulmaya başlanan başka sin yaller o dönemde dikkatleri pek de üzerine çekmemişti. Saddam zamanında. Kuzey Irak'ın, Araplaştırılması politikası uyarınca, özellikle Zaho Bölgesi'nde yaşamakta olan 150 bin dolayındaki Kürt Yahudi, baskılara dayanamayarak İsrail'e göç etmek durumunda kalmışlardı. Aralarında İsrail Savunma Bakanlığına kadar yükselen İsak Mordehay gibi Kürt Yahudiler, Saddam yönetiminin sona ermesinden sonra niçin anayurtlarına dönmesinler di ki?
Ortaya ilk atıldığı dönemlerde aralarında gerekli ilişki kurulamayan bu iki haberin hangi amaca hizmet ettiği kısa bir süre sonra anlaşılacak,ancak Türkiye, atın Üsküdar yolunu yarılamasından sonra uyanarak duruma, o da "dostlar alış verişte görsün" kabilinden müdahale edecekti.
Kuzey Irak'ta da aynı tablo var
Bütün bu senaryoların tek bir merkezde toplanması ile aslında ortaya konulan tüm bu tezlere,varsayımlar vasıtasıyla yeni eklemeler yaparak,İsrail'in 4000 yıl öncesine daya yarak bu güne taşıdığı bir senaryo damgasını vuruyordu. Bu "Vaadedilmiş Topraklar" bilmecesinin 21. yüzyıl yansımasından başka bir şey değildi.
Tam da bu aralar ortaya çıkan istihbarat raporları,İsrail'in Kuzey Irak'ta geniş araziler satın almakta olduğunu göstermekte.Türk Dışişleri Bakanlığı'nın, bu konuda duydu ğu rahatsızlığı İsrail'e ilettiği haberleri gazetelerde yer alırken, İsrail'in karşı açıkla ması gecikmedi.İsrail'e göre "Bu haberler gerçekleri yansıtmamaktaydı, İsrail, Kuzey Irak'ta Türkiye den habersiz davranmak düşüncesinde değildi ve bunu dile getiren kişi Başbakan Şaron'un kendisiydi."
Bu arada Türkiye'nin dikkatleri, Süleymaniye'de askerlerimizin başına geçirilen çuval gibi başka olaylara çevrilmiş,İsrail'in Filistin'de uyguladığı aşırı güç kullanımı ve devlet eli ile işlenen suikastlar gündeme yerleşmişti.
Aynı sıralarda Amerika mahreçli üç haber peş peşe Türk kamuoyunun gündemine düştü.New York Times, Kürtlerin,Kuzey Irak'taki demografik ve siyasi harita ile oyna yarak bölgeyi Kürtleştirdiğini,Kerkük çevresinde toplanan binlerce Kürdün kente girmek üzere beklediğini yazıyor, ertesi gün New Yorker dergisi, Pulitzer ödüllü ve Ebu Garip Cezaevindeki işkenceleri ortaya çıkaran Seymour Hersh imzalı bir başka haberi piyasaya sürüyordu.
Ajanlar eğitiyor.
Hersh'in,İsrail'in Washington ve Ankara Büyükelçileri ile KYB lideri Talabani tarafın dan yalanlanan haberine göre, İsrailli ajanlar bir süredir Kuzey Irak'ta Kürtlere komando eğitimi vermekteydiler. Bu eğitim geçen yıl ABD'li yazar Kevin Brooks'un sözünü ettiği, Kürt ve Yahudiler arasında son yıllarda görülen dostane ilişkilerin bir sonucu muydu bilinmez ama bilinen, bu haberin Ankara'ya bomba gibi düştüğü ve yalanlamalara karşın büyük bir rahatsızlık yarattığı idi.
Çok uzun olmasa da Ortadoğu'daki diğer devletler ile kıyaslandığında oldukça eski olan Türk – İsrail ilişkileri,bu ve daha çok Irak savaşı sonrası meydana gelen buna ben¬zer olumsuzluklarla birlikte yepyeni bir mecraya kaydı.
Daha çok olumlu gelişen ilişki Irak savaşı sırasında ve Kuzey Irak'taki İsrail - Kürt iliş kileri neticesinde karşılıklı sözlü tartışmalarla başka bir boyut kazandı ve sonuçta oldukça gerilimli bir süreç başlamış oldu.
Bu olumsuz olaylarla birlikte devam eden sinir harbi, İsrail başbakan yardımcısının bir televizyon programındaki tavrıyla birlikte açığa çıktı.
Suriye halkı kimsenin umurunda değil. Hedef Arz-ı Mev'ud, vaad edilmiş topraklar
Bütün her şey bahane... Bölge tamamen İsrail'in çıkarlarına göre şekilleniyor... Türk hükümeti değerlerine ve milletine ihanet ediyor.Bilerek ve isteyerek Siyonizm'e hiz met ediyor.
Suriye'nin Kuzey şehirlerinde PKK'nın uzantısı PYD'nin hüküm sürmeye başladığının ortaya çıkmasıyla birlikte bölgedeki tereddütler iyice derinleşti.Irak'tan sonra Suri ye'nin de fiili bölünme sürecine girmesi Büyük israil'in ayak izi olarak görünüyor. Bölge ülkelerinin ufalanması İsrail'in elini güçlendiriyor.
Esad bahane... Gidişat uygun adım Büyük İsrail'e...
Arz-ı Mev'ud (Vaad edilmiş topraklar- Fırat ile Nil nehirleri arası) olarak bilinen Büyük İsrail hedefine götürecek planlar uygun adım yürütülüyor.Ülkeler fiili olarak bölünüyor. Türkiye her anlamda kuşatılıyor, Irak ve Suriye'nin kuzeyinde kontrollü yeni bir devlet kuruluyor, mezhep savaşı senaryoları ısıtılıyor.Bir taraftan İsrail'in güvenliği sağlanırken öbür taraftan Büyük İsrail'in de yol haritası çiziliyor.
Esad bahane... Gidişat uygun adım Büyük İsrail'e...
Suriye'de yaşanan karışıklık en çok PKK'nın işine yaradı. PKK'nın Suriye kolu olan PYD,Kobani,Afrin, Kamışlı,Amude,Derbasiye,Sarı Kani gibi çok sayıda yerleşim yerin de kontrolü ele geçirdi.Kuzey Irak'tan sonra Kuzey Suriye tanımlaması da Türkiye'nin resmi literatürüne girdi.

Kaynak: Hasan Taşkın
www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3766
___________________
(1) Tarım Bülteni. Mart-Nisan 1999 Sf.3
(2) Tarım Bülteni. Mart-Nisan 1999 Sf.8
Not:AKP İktidar olur olmaz Mayınlı arazileri İsrail'e vermek istemesi tesadeüf olabilirmi, yoksa Büyük İsrail Orojesinin bir Parçasıydı.Olmayınca Arazi satışıyla Projeye devam !...
Oded Yinon Planı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder