Kaostan
Kaynaklanan Düzen ve Küresel Savaş
ABD/İngiltere/Siyonizm-İsrail,küresel imparatorluk
için hedef aldığı ülkeleri,alt etnik ve mez hebi gruplara bölüp yeni uluslar oluşturmayı
bir strateji olarak benimsemiştir.Geçmişte İngilte re’nin öncülüğünde
yapılanlar,bugün ABD’nin öncülüğünde yapılmak istenmektedir.Arkada Siyonizm
vardır.Vaktiyle Afganistan’ın geleceğinde Amerikan Politikası Koordinatörlüğü
göre vini üstlenen Richard Haass,Karışıklık adlı kitabında “yeni bir ulus inşa
etmeyi”,işgal edile cek bölgelerde hakimiyet kurabilmek için şart olarak
görmektedir.”
“ABD liderliği
ile ilgili geniş spektrum göz önüne alındığında ABD,minimum zararla maksi mum
kâr elde etmeye çalışmaktadır. Tehlikeli gördüğü ve gelecekte kendisine meydan
okuyacak üç ülkeyi,Rusya,Hindistan ve Çin,özellikle Rusya ve Çin’i,ittifaklar zinciri kurarak kuşatmayı ve küresel güç olmalarını
engellemeyi,bölgelerin deki ihtilafları körükleyerek bölgelerine hapset meyi
hedeflemektedir.”
“İkinci Dünya
Savaşının ardından Roosevelt,Şubat 1945 yılında Süveyş kanalında bir ABD savaş
gemisinde Kral Abdülaziz Suud ile ‘Suudi petrolüne ayrıcalıklı erişim
karşılığında Kralın ABD tarafından korunmasını’ sağlayan özel, gizli bir
anlaşma yapmıştır. Trump’ın,Suud ziyaretinde (Haziran 2017) yaptığı gizli
anlaşma ile Roosevelt’in 1945 yılında yaptığı anlaşma arasında bir ilişki
olduğuna dikkat edilmelidir.Nitekim ABD-Suud anlaşma sından sonra hem Suud
Veliaht seçiminde bir değişim olmuş, hem Katar Krizi meydana gelmiş ve hem de
ABD, Suud ve Katar ile ticari anlaşmalar yapmıştır.”
"Kaostan
Kaynaklanan Düzen" ve "Küresel Savaş"
İslâm
coğrafyasında “Kaostan Kaynaklanan Düzen”(”Yaratıcı Savaş”/“Düzeltici Savaş”)
teorisinin bir uygulaması olarak başlatılan “Arap Baharı”nın, ABD Başkanı Trump
ile birlikte yeni bir aşamaya sokulduğu anlaşılmaktadır. Sanki dünya kamuoyu,11
Eylül 2001 İkiz Kuleler provokasyonunda olduğu gibi yeni şok dalgaları ile bir
şeye hazırlanmak istenmek tedir.
Son günlerde
dünyada,özellikle,İslâm coğrafyasında önemli gelişmeler yaşanmaktadır.
Bunları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
ABD Suud
işbirliği,Suud’un ABD ile 10 yıllık 350 Milyar $ civarında anlaşma yapmış
olma sı,Suud önderliğinde bazı Arap ülkelerinin Katar’a ambar go
uygulaması,Katar’a uygulanan ambargoya Türkiye,Iran,Pakistan,Cezayir ve Fas’ın
karşı çıkması ve ekonomik yardım yapması.Türkiye ve Pakistan’ın Katar’a asker
gönderme kararı alması,ABD’nin Katar’la 10 adet F-16 savaş uçağı satma
anlaşması imzalaması ve Askeri tatbikat yapması,ambargo nun yumuşatılmasını
talep etmesi,Katar Krizi ile birlikte,Şii-Sünni Fay hattına,Sünni-Sünni Fay
hattının eklenmesi ile Sünni dünyanın fiilen ikiye bölünmesi,Suud yöne timinde
iç kavgaların şiddetlenmesi,Sünni dünya nın ikiye bölünmesi ile İran’ın
yayılmacı politika uygulamaya dolaylı olarak teşvik edilmesi; uzun vadede
Türkiye ile İran’ın karşı karşıya getirilip savaştırılması,ABD Başkanının
Pakistan’a aske ri operasyon yapılabilir açıklaması,ABD’nin 4000 kişilik bir
askeri birliği Pakistan’a gönderme kararı,buna Rusya ve Çin’in karşı
çıkması,İran Genel Kurmay başkanının yıllar sonra Türkiye’yi
ziyareti,Türkiye-İran-Rusya arasında askeri ziyaret trafiğinin
yoğunlaşması,Türkiye’nin ABD karşıtı Vietnam ve Venezüella ile yakınlaşması,
Türkiye,AB,özellikle,Almanya
ilişkilerinin bozul ması, gerilimin sürekli yükselmesi,Barzani’nin 25 Eylül
2017’de bağımsız Kürdistan devleti için referandum kararı alması; ABD’nin
referan dumu erteleme isteği,Türkiye ve İran’ın referanduma karşı
çıkması,ABD’nin Irak ve Suriye düzleminde PYD/YPG’yı stratejik ortak kabul edip
operasyon ları Türkiye’nin itirazlarına rağmen birlikte yap mış olmaları ve
ABD’nin PYD/YPG’ye 60000 kişilik düzenli bir ordu kurması ve ağır silahlarla
donatması,ABD’nin Türkiye’yi Rakka operasyonuna dâhil etme mesi,ABD’nin DAEŞ
ile savaş ma yerine Suriye askeri güçlerinin ABD’nin çiz diği sınırların dışına
çıkmasını engellemek için Suriye askeri birliklerine operasyon yapması,ÖSO’dan ayrılan
bazı birliklerin PYD/YPG ve Suriye Ordusuna katılması,Türkiye’nin Suriye ’de
hareket alanının bizzat ABD tarafından kısıtlan ması,Türkiye’de FETÖ
operasyonlarında yapılan “tutuklama, ihraç ve açığa almalarda” FETÖ’cü olmayan
kesimlerin mağdur edilmesi,Enis Berbe roğlu’na MİT TIR’ları davasından dolayı
25 yıl mahkûmiyet verilmesi ve bunun üzerine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun
Ankara’dan İstanbul’a kadar yürümesi ve bununla ilgili gerilim yükseltici
tartışmaların yapılması Erdo ğan’ın ABD ziyaretinde Türk heyetine saldıran bir
gruba, Cumhurbaşkanı korumalarının müda hale etmesinden dolayı ABD yargısının
Türk Korumalara mahkûmiyet vermesi.
ABD’de Halk
Bankası Genel Müdür Yardımcısı nın tutukluluğunun devam etmesi,Gerek ABD ve
gerekse AB ülkelerinde FETÖ mensuplarının koruma altına alınması,Fransa,
Almanya,İngilte re’den sonra İspanya’da IŞİD adına(!) yapılan terör eylemleri
ve bunun üzerine İslâm coğrafya sına karşı Batıda oluşturulmaya çalışılan psikoloji,ABD’nin değişik
eyaletlerinde son zamanlarda meydana gelen ırkçı görüntüsü verilmiş kitlesel
sokak eylemleri ve terör.
Bütün bu
olayları göz önüne aldığımızda bugün, İslâm coğrafyasında “Kaostan Kaynaklanan
Düzen”(”Yaratıcı Savaş”/“Düzeltici Savaş”) teori sinin bir uygulaması olarak
başlatılan “Arap Baharı”nın, ABD Başkanı Trump ile birlikte yeni bir aşamaya
sokulduğu anlaşılmaktadır. Sanki dünya kamuoyu, 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler
provokasyonunda olduğu gibi yeni şok dalgaları ile bir şeye hazırlanmak
istenmektedir.
Bu yazı
serisinde,Şer İttifakının,özellikle,Siyo nizm,Büyük Ortadoğu coğrafyasında ki
22 ülke nin sınırlarının değiştirmek amacıyla “Kaostan kaynaklanan
düzen”/“yaratıcı yıkım”/“düzeltici savaş” teorisi kapsamında küresel bir savaş
çıkarmak istediği konusu,ele alınıp değerlendiril mektedir.
Dünya
Hâkimiyeti: Tek Dünya Devleti,Tek Dünya Hükümeti,“Tek Dünya Güvenlik
Örgütü”,“Tek Dünya Dini” ve “Tek Merkezi Dünya Ekonomisi”
Dünya
hâkimiyeti için ABD,İngiltere,Vatikan, Uluslararası Sermaye,Siyonizm ve Çin
bazen birlikte bazen birbirine karşı mücadele etmekte dir. Uzun zamandan beri
ABD’de, Amerikan Milliyetçileri (WASP’çılar) ile Neocon-Siyonist İttifakı
arasında çok ciddi bir kavga vardır ve bu, dünyanın her tarafına
yansımaktadır.Onun için küresel satranç tahtasında çok değişken bir zeminin
varolduğunu göz önüne almak gerek mektedir. Kimin elinin kimin cebinde
olduğunun belli olmadığı, son derece karmaşık, karanlık ilişkiler zincirinin
ortaya çıktığı, dost ve düşman tanımlamalarının anlık olarak değişebildiği/deği
şebileceği göz ardı edilmemelidir. Bir konuda dost/müttefik olanlar, bir başka
konuda birbirine düşman olabilmekte, müttefik olamamaktadır.
Dünya hâkimiyet
mücadelesi veren güçlerin ana hedefleri, dünyanın kendi kontrollerinde,“tek bir
merkezden” yönetilmesidir.“Tek bir dünya devle ti”, “tek bir dünya hükümeti” ve
“tek bir dünya güvenlik örgütü”, “tek bir dünya dini” ve “tek merkezi dünya
ekonomisi” oluşturma gayretin deler:
“Eğer insanlar
savaşların aslında bir meslek olduğu gerçeğini ve savaşların Kaostan faydalan
mak için suni olarak çıkarıldığını öğrenselerdi çok öfkelenirlerdi.Onların
uyanma masında med yadaki yeryüzü efendilerinin de büyük yardımı oluyor... Kaostan
menfaat sağlayanlar,yenidün ya düzenini oluşturacak “aydınlanmanın” (illumi
nati) sonunda sosyal gücün,milliyet kavramının ortadan kalkacağı ve insan
ırkının suni ihtiyaçla rından arınmış olarak mutlu ve tek bir aile gibi
yaşadığı duruma geri dönülecek… İlluminati’nin kendi holdingleri hariç özel
mülkiyete hiçbir şekil de izin verilmeyecek, milli kurumları,ekonomileri
kötüleştirilerek geçirilecek... Milliyet kavramı yok edilecek... Tek para, tek
anayasa ve tek devlet var olacaktır.”
Eski ABD Başkan
Clinton’ın Çalışma Bakanı Robert Reich, bu politikayı şöyle özetlemektedir:
“Gelecek yüzyıl
için siyaset ve ekonomimizi yeniden düzenlediğimiz bir geçiş dönemindeyiz.
Gelecekte, ne ulusal ürün ve teknolojiler, ne ulusal şirketler, ne ulusal
sanayiler olacak. Artık ulusal ekonomilerin olmayacağını anlamak zorundayız.
Sınırlar, ekonomik açıdan iyice anlamsız hale geldi.”
Siyonist
önderlere göre, insanlara, “kaosun nedeni” olarak, “farklı devlet, din ve
milliyetlerin” var olması gösterilmelidir ve de gösterilecektir. Eğer, bütün
devlet, din ve milliyetler ortadan kaldırılırsa, “karışıklık son bulmuş”
olacaktır:
“Müstebit
kralımızın tanınması, anayasanın ortadan kaldırılmasından evvel de olabilir.Bu
tanıma anı gelince, idarecilerinin bizim tertip ettiğimiz düzensizlik ve
becerisizliklerden tama men bıkmış olan halk gürültü ile bağıracaklar ki, ‘
onları yok edin ve bize bütün dünya üzerinde bizi birleştirecek ve anlaşmazlık
sebeplerini- hudutlar, milliyetler, dinler, devlet borçları orta dan
kaldıracak, bize idarecilerimizin ve mümes sillerimizin idareleri altında
bulamadığımız sulh ve sükûnu verecek bir kral verin.”
“Fakat siz
mükemmelen ve çok iyi bilirsiniz ki bütün milletler tarafından böyle isteklerin
ifade edilmesi imkânını hâsıl etmek için;her memle kette halkın hükümetleri ile
münasebetlerinde tamamen beşeriyeti tüketecek derecede çekiş meler, kin,
mücadele, haset ile hatta işkence kullanarak, şiddetli açlık ile hastalık
aşılayarak ve yokluk ile karışıklıklar meydana getirmek zaruridir. Şöyle ki
Yahudi olmayanlar paraca ve her konuda bizim tam hâkimiyetimiz içinde sığınak
bulmaktan başka kendilerine açık bir yol olmadığını görsünler. Fakat eğer biz
dünya milletlerine nefes alacak bir mahal bırakırsak, özlediğimiz an belki de
hiç gelmeyecektir.”
Dünya
Hâkimiyeti ve “Kaostan Kaynaklanan Düzen”
Bu yapılanışın
stratejisinin temel özelliği, “Kaos Teorisine” dayanmış olmasıdır. Bu teoride,
her şey çatışmaya dayandırılmaktadır. İnsanların can, mal, namus güvenliği
olmayacak tarzda meydana getirilecek bir çatışma ortamı, istenen kargaşayı
sağlayacaktır. Komşuların, kabilelerin, aşiretlerin,etnik yapıların ve farklı
inanç grupları nın birbirine düşman olduğu, çatıştığı, kimsenin önünü,
çevresini, geleceğini göremediği ve irade sinin felç edilip direncinin
kırıldığı ve çaresizlik içerisinde kıvrandığı bir kaos ortamı, bu şeytani
mekanizmanın ana ilkesidir.Buna,‘Ordo Ab Cha o’(‘Kaostan Kaynaklanan Düzen’)
adını vermek tedirler.
Kaos, zıtların
çatışmasına dayanan bir teoridir: ‘Tez, Anti Tez, Çatışma ve Sentez’ düzleminde
meydana getirilen bir kaos, dün işçi ve işveren çatışması üzerine kurulu iken;
bu gün dinler, mezhepler, etnik yapılar ve medeniyetler üzerine oturtulmuştur.
Büyük Ortadoğu coğrafyasında yaygınlaştırılmaya çalışılan etnik ve mezhepsel
çatışmaların kökeninde,“Kaostan Düzene Geçiş” yaklaşımı yatmaktadır. Kaosun
müsebbibi olarak din, mezhep ve milliyetler gösterilerek bütün din, mezhep ve
milliyetlerin kaldırılması, küreselleş me adına istenmektedir.
Kaos
yaklaşımının en önemli boyutu, son derece zıt fikirlerin ve bilgilerin
kamuoyuna servis edilip, insanların ve ülke yönetimlerinin karar vermesi ne
mani olmak, kafa karışıklığı meydana getirip gerçekleri görmesini, arkada
kurulan tezgâhları fark etmesini engellemektir.
ABD/İngiltere/Siyonizm-İsrail,küresel imparator
luk için hedef aldığı ülkeleri, alt etnik ve mezhebi gruplara bölüp yeni
uluslar oluşturmayı,bir stra teji olarak benimsemiştir.Geçmişte İngiltere’nin
öncülüğünde yapılanlar,bugün ABD’nin öncülü ğünde yapılmak istenmektedir.Arkada
Siyonizm vardır.Vaktiyle Afganistan’ın geleceğinde Ame rikan Politikası
Koordinatörlüğü görevini üstle nen Richard Haass, Karışıklık adlı kitabında
“yeni bir ulus inşa etmeyi”,işgal edilecek bölgeler de hâkimiyet kurabilmek
için şart olarak görmek tedir:
“…Tek başına
güç kullanımı, politik değişikler için yeterli değildir. Bu şekilde bir
değişiklik için en etkili yol, değişik şekillerde karışıklık yarat maktır.
‘Ulus inşa etmek’ bu yollardan biridir. İlk önce tüm karşı çıkanları yok
edeceksin ve daha sonra başka bir topluluk yaratma işiyle meşgul
olacaksın.”
Bu politika,
önce Irak ve Afganistan’da,sonra “Arap Baharı” denilen 2.Nesil Kadife Darbe
süre ciyle birlikte Ortadoğu’daki ülkelerde uygulama ya sokulmuştur.
2003 yılında
ABD düşünce kuruluşlarından RAND Corporation tarafından hazırlanan ‘Sivil
Demokratik İslâm:Ortaklar,Kaynaklar ve Strateji ler’ adlı raporda, ‘Türk
İslâm’ı’, ‘Alman İslâm’ı’, ‘Arap İslâm’ı’, ‘Mısır İslâm’ı’, ‘Köktendinciler’,
‘Gelenekçiler’, ‘Modernist Müslümanlar’ ve ‘Ilımlı İslâm’ gibi
kavramlaştırmalara gidilmesi, Büyük Ortadoğu coğrafyasında “yeni ulus
inşasının” yanı sıra “yeni dinler”, “yeni mezhepler” inşa edilmek istendiği
içindi.
Bugün,Büyük
Ortadoğu Projesi kapsamında 22 ülkenin hudutlarını değiştirebilmek için,Afganis
tan-Pakistan hattında,Irak-Suriye-Filistin-Lübnan hattında,
Katar-Yemen-Somalı-Sudan hattında ve Libya-Mali-Orta Afrika hattında
yaşananlar, kaosun şuurlu bir şekilde yaygınlaştırılmak isten diğini ortaya
koymaktadır:
“Kaos kasıtlı
olarak yaratılıyor, bu suretle düzen ve kontrol sağlanabiliyordu. Kaosun
korkunç yüzüyle karşılaşan halk, bir kurtarıcıya-Parlak zırhlı Şövalye- kaosu
sona erdirmesi ve yeniden düzen sağlaması için, sadece yetki vermekten çok daha
fazlasını yapmaya istekli oluyordu. Devrimci Kaos’un ardından illuminati’nin
planını uygulayabilmek için fırsat doğmuş oluyordu”.
Büyük Ortadoğu
Projesi Kapsamında Öngörülen Yeni Harita “2015 Yılına Doğru Küresel Trendler”
Adlı ABD Raporu (2000)
Dünyanın tek
süper gücü durumunda olan ABD, ekonomik alanda (2000’in başlarında) ciddi buna
lım içerisinde bulunduğunun sinyallerini vermeye başlamıştı. Ekonomik analist
Jim Griffin; “1997 yılındaki problem, başkalarının problemiydi ve bizim
pantolonumuza kan sıçramıştı; ancak şim di kendi bileklerimizden kan kaybediyoruz.
Bu krizin kökleri ABD’dedir. 1929 benzeri bir krizin yaşanması olasılığı çok da
uzak değildir.” diyerek tehlikenin boyutlarına dikkat çekmiştir. Diğer taraftan
dünyanın en büyük para speküla törü George Soros, krizden önce; ‘Dünyanın genel
anlamda çift dipli bir ekonomik krize gireceği ve önümüzdeki yıllarda doların
üçte bir oranında değer kaybedeceği,ABD ekonomisinde ve buna bağlı olarak dünya
ekonomisinde bir krize doğru girildiğini’ belirtmiştir.
2000’in
başlarında uluslararası piyasalarda dola şan 41 trilyon dolarlık sermaye, daha
güvenli limanlar aramak üzere ABD’den kaçmaya başla mıştı.Bu durumu,Alman
Dresdner Investmen Trust Genel Müdürü Wolfram Gerdes;“Artık ABD’nin yatırım
için en iyi yer olmadığı hakkında ortak bir görüş hâkim” diyerek dile getirmişti.
‘2015 Yılına
Doğru Küresel Trendler’ adlı ABD raporunda(2000);“ABD ekonomisi sürekli bir
düşüşe maruz kalacak.Yeni küresel ekonominin en önemli itici gücü olan ABD
ekonomisinde büyük ticaret açıkları ve düşük iç tasarruflar nedeniyle büyüme
beklentilerine olan güvensi zlik diğer ülkeler içinde son derece zararlı ekono
mik ve politik sonuçlara yol açabilir.Dünyanın en büyük pazarının daralması ile
önemli ticari ortak ları(partnerleri) da sıkıntıya düşebilir ve finansal
piyasalar derin istikrarsızlıklarla karşı karşıya kalabilir”denilerek, ABD
ekonomisindeki düşü şün devam edeceği belirtilmektedir.
Raporda gelecek
15 yılda görülmesi muhtemel çeşitli etkilerin kombinasyonları değerlendirilmiş
ve aşağıdaki ihtimallere yer verilmiştir:
“Birçok büyük
Ortadoğu ülkesinde geniş toplum kesimlerinin hayat standardının bozulması ve
İsrail ile Filistin arasında bir “soğuk barış” yapıla maması halinde
Mısır,Ürdün ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde ciddi, şiddetli siyasi
karışıklıklar ortaya çıkacaktır.”
“Daha dağınık,
serbest hareket eden uluslarara sı terörist örgütler, batı karşıtı hedefleri
olan bir terörist koalisyon oluşturabilir ve WMD (Kitle İmha Silahları) elde
edebilirler.”
“İran, Nijerya,
İsrail ya da Suudi Arabistan gibi ABD’nin stratejik çıkarlarının bulunduğu
ülkeler, ciddi dini ya da etnik bölünmeler ve krizlerle karşılaşabilir.”
“Büyüyen bir
küreselleşme karşıtı hareket. Batılı hükümet ve işbirlikçilerin çıkarlarını
tehdit eden güçlü, devamlı bir küresel ve kültürel güç halini alabilir.”
“Çin, Hindistan
ve Rusya, ABD ve Batı etkisini dengelemek için fiilî (de facto) bir
jeo-stratejik ittifak oluşturabilirler.”
“ABD- Avrupa
ittifakı çökebilir ve her biri ayrı ticari yönelimler içine girebilir ve
güvenlik konu larında liderlik için rekabet edebilirler.”
“Büyük Asya
ülkeleri, bir Asya Para Fonu veya düşük bir ihtimalle bir Asya Ticaret Örgütü
kurarak IMF(Uluslararası Para Fonu) ve WTO(Dünya Ticaret Örgütü) gibi
kuruluşlara zarar verebilir.”
“Tarihinin,
konumunun ve çıkarlarının gücüyle Türkiye kuzeyde Kafkasya ve Orta Asya ile,
güneyde ve doğuda ise Suriye, Irak ve İran ile meşgul olacaktır. Türkiye, bu
bölge ülkelerine yönelik tutarlı bir politika uygulayabilirse, tek başına
herhangi bir konu ülkenin güvenlik gündemini işgal etmeye yetmeyecektir. Aksi
takdirde Ankara, iç ve dış çatışmalara yönelik hangi politikaları uygulayacağı
da dâhil, kitle imha silahlarının üretimi, enerji geçişlerinin siyasal ve
ekonomik boyutları ve su hakları gibi bölgesel sorunlarla baş etmek durumunda
kalacaktır.”
Raporun ‘Dört
Alternatif Küresel Gelecek Senar yosu’ başlıklı kısmında, 2015’li yıllara
ilişkin öngörülerde bulunulmaktadır. Rapor’da yer alan dört senaryoda,
“…küreselleşmeden faydalana mayan ülkelerin, iç savaşlarla ve rejim tehlikele
ri” ile karşı karşıya kalacakları yorumu yapılmak tadır. Özellikle, Alt-Sahra
Afrika’sı, Ortadoğu, Orta ve Güney Asya ve And Bölgesindeki ülkele rin içinde
ve etrafında iç çatışmalar meydana geleceği” öngörülmektedir.
ABD için en
olumsuz senaryo ise Dördüncüsü “Kutupsuz bir Dünya Senaryosu”dur.Bu senaryo ya
göre “ABD ekonomisi önce yavaşlayacak, sonra da durgunlaşacaktır.” “ABD’nin
ulusal meşguliyeti artacak”, “Avrupa ile ekonomik ve siyasi gerilim artacak ve
ABD- Avrupa ittifakı bitecektir”. Latin Amerika’da özellikle de Kolom biya,
Küba, Meksika ve Panama gibi ülkelerde ortaya çıkacak hükümet krizleri
nedeniyle “bölge sel istikrarsızlıklar yaşanacak ve ABD’nin bölge üzerine
eğilmesi gerekecektir”. ”Çin’in Japonya ’ya nükleer programını Çin kontrolüne
açması yönünde bir ültimatom vermesi ve Japonya'nın ABD’den yardım istemesi
durumunda, büyük bir savaşın eşiğine kadar gelinebilecektir.”
ABD’nin
gerileme ve çöküşe doğru seyreden bir bunalım dönemine(“iflasın eşiği”) girmesinin
sebebi, “dünya paylaşımı için birlikte yola çıkan Küresel şirketlerin,Kuzey
Afrika ve Ortadoğu’da ki pazarın paylaşımından dolayı karşı karşıya gelip
restleşmiş olmalarıdır”.Bu restleşme,Kapi talist mantığın doğal seyri olarak
dünya, yeni bir paylaşım savaşına(3.Dünya/Küresel savaş) doğru
sürüklenmektedir.
Woodrow
Wilson,1.Cihan Savaşının bitiminden bir yıl sonra,“Söyleyin,modern dünyadaki
sava şın gerçek nedeninin endüstriyel ve ticari reka bet olduğunu bilmeyen
herhangi bir erkek, kadın ve hatta çocuk var mıdır?” derken kapitalist mantığın
temel varsayımını açıklamış olmaktay dı.
Bu noktada ABD
Başkanı Trump’ın, rekabet içerisinde olan ve fakat “ABD içinde yatırım yapmayan
tüm küresel şirketlere ABD’nin yaptı rım uygulayacağını” söylemiş olması,“restleşme
nin” boyutlarını göstermesi açısından çok önem lidir.
“ABD’nin Ulusal
Güvenlik Stratejisi (2002) (Bush Doktrini)”
“Baba Bush”un
zamanında (1992) Paul Wolfo witz’in başkanlığında savunma bölümü tarafın dan
hazırlanan bir belgede, gelecekte ABD’nin karşısına çıkabilecek bir güce
müsaade edilme yeceği belirtilmektedir:
“Stratejimiz
şimdi, gelecekte potansiyel bir küre sel rakibin ortaya çıkışına meydan
vermeyecek şekilde yeniden ayarlanmalıdır”.
17 Eylül
2002’de kabul edilen ve 20 Eylül 2002’ de kamuoyuna duyurulan “ABD’nin Ulusal
Güvenlik Stratejisi (2002) (Bush Doktrini)” belge si ile ilgili olarak Kongrede
yaptığı konuşmasın da Oğul Bush,10 yıl sonra, aynı amacı tekrarla mıştır:
“ABD, kendisi
üzerinde, müttefikleri ya da dost ülkeler üzerinde kendi isteklerini
gerçekleştirmek isteyen bir düşmandan gelen girişimleri alt ede cek güce sahip
olmalıdır ve gelecekte de sahip olacaktır... Gücümüz, ABD’nin gücünü aşma ya da
ona denk olma ümidiyle yeniden askeri yapı lanmaya giden potansiyel düşmanları
caydıra cak kuvvette olmalıdır.”
“ABD Ulusal
Güvenlik Strateji Belgesi 2015”
“ABD’nin 2015 Ulusal Güvenlik Strateji
Belgesi” önceki strateji belgeleri ve “2015 Yılına Doğru Küresel Trendler” adlı
ABD Raporu(2000) üzeri ne inşa edilmiştir.Rapor;Giriş,Güvenlik,Refah,
Değerler,Uluslararası Düzen ve Sonuç şeklinde 6 bölümden oluşmaktadır.
Raporun,
“Kaostan Kaynaklanan Düzen” ile iili konularını ele alıp değerlendireceğiz.
ABD ve
Liderlik:
Sovyetlerin
yıkılmasından sonra“ABD’ye mey dan okuyabilecek bir gücün ortaya çıkmaması için
ABD, her şeyi yapmalıdır” tarzındaki ana yaklaşım, “ABD Ulusal Güvenlik
Strateji Belgesi 2015’in omurgasını meydana getirmektedir. ABD’nin her alanda
lider olması gerektiğine/ lider olduğuna özel vurgu yapılmaktadır:
“Evrensel
değerler” ve “uluslararası hukuk çerçevesinde” “amaçlara dayalı liderlik etmek”
(lead with purpose),“Girişimcilik ve güçlü Ameri kan ekonomisi ile Amerikan
Ordusu’nun destek leyeceği” “güçlü liderlik İnşa etmek” (lead with
strength),“Hukukun üstünlüğü, demokrasinin korunması gibi kriterlere” dayanan
“örnek lider olmak” (lead by example),“Dünya barışı ve istikrar” için
sorumluluğu paylaştırmayı öngören
“partnerlerle (ortaklarla) birlikte liderlik etmek” (lead with
partners),“ABD’nin askeri, ekonomik, kültürel ve diğer tüm unsurları üzerine
kurulu “bütün enstrümanlarla liderlik etmek” (lead with all the instruments of
U.S.power),“Uluslararası düzlemde gücün değişken, göreceli ve dinamik bir olgu
olmasından dolayı “uzun vadeli liderlik etmek” (lead with a long-term
perspective).
Arkadan
yöneterek liderlik yapmak (leading from behind)Bush Doktrininde olduğu gibi bu
belgede de ABD, dünyada kendisine rakip tanımamakta dır.
Vekâlet
Savaşları:
“Partnerlerle
birlikte liderlik etmek” ve “arkadan yöneterek liderlik etmek” vekâlet
savaşlarının ruhudur.Dolayısıyla ABD,küresel hâkimiyete giden yolu üzerinde
engel gördüğü her şeyi, öncelikle vekâlet savaşlarını yöneterek,ortakla rını
öne sürerek, kendisi arka planda kalarak yönetmek gibi bir strateji
benimsemiştir.Belgede “Liyakatli ortaklarla birlikte liderlik edilecek”,“dün
yanın birçok yerinde tek başına inisiyatif alınma yacak” ve “akıllı bir ulusal
güvenlik stratejisinin sadece askeri güce dayanmadığının şuurunda olunacak”[21]
denmesi, vekâlet savaşlarının öne çekileceği ve ABD’ye zararı minimum olacak
tarzda yürütüleceği anlamına gelmektedir.
Keza belgede,“Ortadoğu’da
ortaya çıkan IŞİD ve benzeri terör tehlikeleri karşısında orduyu küçült me ve
arkadan yönetme stratejisi uygulamaya devam edilecektir.” "…Şiddet yanlısı
aşırılığın ideolojisi ve temel nedenlerine karşı koymak için diğer ülkelerle birlikte
çalışma çabalarımız,terö ristleri savaş alanından sökme kapasitemizden daha
önemli olacaktır." denmesi,vekâlet savaşla rına ağırlık verileceği
anlamına gelmektedir.
“Afrika
kıtasında çatışmaların patlak vermesi halinde, Afrika Birliği gibi bölgesel
kuruluşların operasyonel kapasitesini güçlendirmek ve Afrika Barış Gücü da
dâhil olmak üzere, askerle katkı yapabilen ülkelerin saflarını genişletmek”
şeklin deki ifadelerden, vekâlet savaşlarının dünyanın her yerinde uygulanmak
istendiği sonucunu çıkarmak mümkündür.
ABD bu
yaklaşımı ile yerli işbirlikçiler aracılığıyla hedef ülkeleri kaosa sürüklemek
ve “kaostan kaynaklanan düzen teorisine” uygun olarak da bölerek, yeni
devletler oluşturmak istemektedir.
ABD’nin bugün
Suriye ve Irak’da PYD/YPG ve PKK’yı ortak seçmesinin sebebi, Irak ve Suriye ’yi
minimum zararla, kendi menfaatleri istikame tinde rahatça bölebilmek ve bölgeyi
kaosa sürük lemektir.
Kadife
Darbeler:
“ABD ulusal
güvenlik strateji belgesi 2015” kadi fe darbe açısından incelendiğinde,kadife
darbe yapma amacının, satır aralarına mahirane bir şekilde gizlenmiş olduğu
görülmektedir:
"Dünyadaki
siyasi değişimi etkili bir biçimde yön lendirmek için ABD'nin değerlerini yurt
içerisinde yaşatırken küresel olarak da bu değerleri geliştir mesi
gerekiyor.Ortadoğu'dan Ukrayna'ya,Güney doğu Asya'dan Amerika'ya kadar,
insanlar daha çok özgürlük ve sağlam kurumlar istiyor.Ancak bu istekler,
kredisi tükenmiş otoriter devletlerin destekçileri tarafından aynı şekilde ters
karşılık buluyor,bu da karışıklıklara neden oluyor.Son yıllarda güvenliğimize
tehdit oluşturan bu çaba lar demokrasi karşıtı otoriter devletler tarafından
yükseltilmiştir,Rusya'nın Ukrayna'daki saldırgan lığı ve Suriye iç savaşında
IŞİD'in yükselmesi bunlar arasında."
“Mevcut
değerlere saygılı olmayan ülkeler, ekonomik ve siyasal yaptırım
mekanizmalarıyla cezalandırılacaktır.”…“Yeni doğan demokrasiler
desteklenecektir.” (Kadife darbelerin dış destek boyutu)
“ABD
değerlerini paylaşmayan ülkelerde, genç liderlerle ve STK’larla ilişki
kurulacak; Hükümet, iş ve sivil toplum alanlardaki geleceğin liderleri” belirlenecek ve “onların birbiriyle koordine
olma sı sağlanacaktır…” (Hedef ülkede
Kadife Darbe için lider ve çatı örgüt inşa etme boyutu)
Belgede Kadife
darbeler için öncelikle hedef gösterilen ülkeler, “halkalarına yardım yapılacak
ülkeler” olarak isimleri zikredilmektedir:
“ABD hükümeti,
Venezuela gibi demokrasinin tam ifasının risk altında olduğu ülkelerin yurttaş
larının yanında yer alacak…”, “Küba halkının kendi geleceğini belirleme
becerisini en etkin derecede arttıracak şekilde Küba'ya yönelik yeni açılımlar
ilerletilecektir.”
Belgede, ayrıca
ABD’nin,“Guatemala,Elsalvador, ve Honduras gibi savunmasız ülkelerle daha derin
işbirliği yapacağı” ve“Haiti'nin ve “öteki Karayip komşularını yeniden
inşasına/ sürdürüle bilir bir kalkınmasına yardım edeceği”bilgileri yer
almaktadır.
Dolayısıyla
ABD, bu stratejik öngörüleriyle, Orta Amerika,Kolombiya ve Karayipler’de Anti
Ameri kancı,Rusya ve Çin dostu olan tüm ülke yönetim lerini, kadife darbeler
zinciri ile devirmeyi arzu ettiğini ifade etmiş olmaktadır.
Küresel İttifak
Sistemi Kurarak Rusya ve Çin’i Kuşatmak
Belgede yer
alan ABD liderliği ile ilgili geniş spektrum göz önüne alındığında ABD, minimum
zararla maksimum kâr elde etmeye çalışmakta dır.Tehlikeli gördüğü ve gelecekte
kendisine meydan okuyacak üç ülkeyi,Rusya,Hindistan ve Çin,özellikle Rusya ve
Çin’i,ittifaklar zinciri kura rak kuşatmayı ve küresel güç olmalarını engelle
meyi,bölgelerindeki ihtilafları körükleyerek bölge lerine hapsetmeyi
hedeflemektedir:
“Güçlü bir
Avrupa; küresel güvenlik sorunlarını aşma,refahı teşvik etme ve uluslararası
normları belirlemede bizim vazgeçilmez ortağımızdır. Balkanlar ve Doğu
Avrupa'daki ülkelerin Avrupa ve Avrupa-Atlantik entegrasyonu arzularını karar
lılıkla destekleyeceğiz,Türkiye ile olan ilişkilerim izi
dönüştürmeye(transformation) devam edece ğiz ve Kafkasya'daki bölgesel
ihtilafların çözümü nü teşvik ederken, bölgedeki ülkelerle bağlarımı zı
geliştireceğiz."
“…Hindistan’ın
kapasitesi,Çin’in yükselişi ve Rusya’nın saldırganlığı, bunların hepsinin, ana
güç ilişkilerinin geleceğine önemli etkisi olacak.”
ABD, Rusya’yı
kuşatmak amacıyla Balkanları, Kafkasları,Moldova ve Ukrayna’yı içine alacak
şekilde NATO’nun genişletilmesini öngörmekte dir. Asya ülkeleri ile ilgili öngörülen
şema ise “Çekirdek üyeler:Japonya,Güney Kore,Avustral ya;Çevresel
üyeler:Filipinler,Tayland,Yeni Zelan da;Derinleşen
ortaklıklar:Hindistan,Endonezya, Vietnam,Malezya.” şeklindedir.
Ortadoğu’da
İsrail,Ürdün,Körfez krallıkları ile ittifak zinciri kurulurken;Afrika’da ortak
Afrika Birliği,Latin Amerika’da ana
dayanak noktası, Kolombiya seçilmiştir.
Belgede,Afrika'ya
hem askeri hem de ekonomik olarak çok özel bir ilgi gösterilmektedir. Ekonomik
olarak ABD,“Afrika Büyüme ve Fırsat Eylemi'ni (AGOA),“Power Africa”,“Trade
Africa” ve “Doing Business in Africa” girişimleri ile kıta üzerinde nüfuzunu
sağlamlaştırmak ve Çin’in yayılmasını durdurmak istemektedir.
Asya Kıtasında
ABD,Çin’i,“Güneydoğu Asya Devletleri Ortaklığı (ASEAN)” ile kuşatmak iste
mektedir.ABD,daha önce “ulusal güvenliğinin temeli ve ülke dışındaki etkisinin
kritik kaynağı” olarak tanımladığı “Dünya Bankası ve IMF'yi yeniden
yapılandırarak, “BRICS Bank[(BRICS bank (New Development Bank/Yeni kalkınma
Bankası): BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika)
ülkelerinin kurduğu kalkınma bankası).] ve Çin'in Asya Altyapı Yatırım Bankası
gibi, Batı kontrolünde olmayan alternatif kuruluşların yükselişini” durdurmayı
ön görmektedir.
2015 Ulusal
Strateji belgesinde ABD,Hindistan ’a çok özel önem vermekte, “Hindistan'la
ilişki potansiyelinin kilidini açmak”,“stratejik ve ekono mik ortaklığını
güçlendirmek",gelişen ve büyü yen yeni bir güç olarak Hindistan’ı,Rusya ve
Çin’den kopararak yanına almak istemektedir.
ABD‘nin Ulusal
Güvenlik Strateji Belgesi 2015’ de en ilginç nokta,“Türkiye ile olan
ilişkilerimizi dönüştürmeye devam edeceğiz” şeklinde tek bir cümle ile
Türkiye’nin yer almış olmasıdır.Bu nok tanın üzerinde ayrıca özel olarak durulması
gerekmektedir.
ABD,İflasını
Durdurmak İçin
Bölgesel Savaşlar Çıkartarak
Dünya’yı Kaosa Sürüklemek İstiyor
II.Cihan Savaşı
sonlanırken Başkan Roosevelt, ABD’nin güvenlik ve refahını garantileyecek
politika ve kurumların tespit edilmesi görevini Dışişleri Bakanlığına vermişti.
Dışişleri Bakanlığı ise istenen politikaları,üç ana noktada yoğunlaş tırmıştı:
“1.Birleşmiş Milletlerin kurulması.2.Bret ton Woods dünya mali kurumlarının
inşası.3. Yeterli petrol stoklarının temini”.Söz konusu kurumlar,ABD güvenliği
ve refahı için kurulurken; gerekli petrol kaynağı için başkan Roosevelt, Şubat
1945 yılında Süveyş kanalında bir ABD savaş gemisinde Kral Abdülaziz Suud ile
‘Suudi petrolüne ayrıcalıklı erişim karşılığında Kralın ABD tarafından
korunmasını’ sağlayan özel, gizli bir anlaşma yapmıştır.
Bu noktada
Trump’ın, Suud ziyaretinde (Haziran 2017) yaptığı gizli anlaşma ile
Roosevelt’in 1945 yılında yaptığı anlaşma arasında bir ilişki olduğu na dikkat
edilmelidir.Nitekim ABD-Suud anlaşma sından sonra hem Suud Veliaht seçiminde
bir değişim olmuş,hem Katar Krizi meydana gelmiş ve hem de ABD,Suud ve Katar
ile ticari anlaşma lar yapmıştır. Trump’ın seçim kampanyasında “ABD’nin
güvenlik nedeniyle yaptığı harcamala rı”, Körfez ülkelerine ödettireceğini vaad
etmesi ve seçim sonrasında bunun bir kısmını haydutça gerçekleştirmiş
olması,‘2015 Yılına Doğru Küresel Trendler’ adlı ABD Raporu kapsamında
değerlendirilmelidir.
Diğer taraftan
Raporda, 2015’lı yıllara doğru “IMF’nin ve Dünya Bankası’nın yeryüzündeki
ekonomik liderliği yıkılabilir…” öngörüsü yer almaktadır. Bu, ABD’nin Roosevelt
zamanından beri benimsediği temel stratejiye ters bir durum dur.1961 yılında
Kennedy’nin hazırlattığı rapor da(Kennedy’nin bilim adamlarına sorduğu ‘Ben
Amerikan halkının refahını yükseltmek ve aynı zamanda moralini daima yüksek
tutabilmek için ne gibi tedbirler almalıyım’ sorusu üzerine 1,5 yılda
hazırlanmış 800 sayfalık rapor), “Amerika’ nın refah seviyesini yükseltebilmesi
için üretim ve tüketim şartlarının devamlı surette incelenme si lazımdır.Bunun
için de Amerika’nın her on senede bir harbe girmesi gerekmektedir.” önerisinde
bulunulmaktadır.
Bütün bunlardan
çıkan sonuç,Amerikan halkının refah seviyesi,dökülen kanın seviyesi ile bağlan
tılıdır.Amerikalı ne kadar kan dökerse, refah seviyesi o kadar yükselecektir.
11
Temmuz-Ağustos 2001’de Bush, Cheney ve enerji lobisinin ABD’nin enerji
politikalarını belirleyen raporunda, dünya enerji kaynakları, bunların pazara
nakli ve bunların ABD şirketlerin ce paylaşımının nasıl olacağı
kararlaştırılmıştır. Bu rapora göre dünya altı enerji bölgesine ayrıl mıştır:
1. Cezayir,
Birleşik Arap Emirlikleri,Suudi Ara bistan,Katar ve genel olarak Ortadoğu.
2. Hazar
bölgesi, Hindistan ve Güney Asya.
3.
Nijerya,Nijerya bağlantılı Nijer Deltası,Batı Afrika Boru Hattı.
4. Güneydoğu
Asya.Açe,Borneo Adası,Burma, Spratly adası,Doğu Timor.
5. Çad ve
Kamerun boru hattı.
6.
Brezilya,Venezüella ve Kolombiya.”
Bu enerji
havzalarını incelediğimizde,4.ve 6.mad delerdekiler hariç diğer 4 havza
doğrudan veya dolaylı olarak İslâm coğrafyası ile alakalıdır.
‘2015 Yılına
Doğru Küresel Trendler’ raporundan bir yıl sonra ve 11 Temmuz -Ağustos 2001
Bush, Chaney ve enerji lobisinin raporundan yaklaşık bir ay sonra, 11 Eylül
2001 tarihinde İkiz Kulele rin vurulması ve arkasından tüm İslâm coğrafya sının
tehlikeli bölge ilân edilerek Afganistan ve Irak’ın işgal edilmesi, bir tesadüf
değildir.
İslâm
Coğrafyasında “Arap Baharı” olarak başla tılan 2.Nesil Kadife darbe
süreci,“Kaostan kaynaklanan Düzen” (Yaratıcı savaş/Düzenleyici savaş)
kapsamında başlatılmıştır.İslâm coğraf yası,“2015 Yılına Doğru Küresel Trendler”
adlı ABD Raporunda(2000) öngörülen çerçevede vekâlet savaşları ile kan gölüne
çevrilmiştir.
Bugün
Türkiye-Libya-Mısır-Irak-Suriye-Katar-Yemen-Somali-Sudan düzlemindeki iç savaş
ve/veya terör olayları ile ABD-İngiltere-Fransa-İspanya-Rusya ekseninde vuku
bulan, terör görüntüsü verilmiş hesaplaşmalar, yukarıda ortaya konan belgeler
çerçevesinde değerlendirilmelidir.
ABD Genelkurmay
Başkanı Martin Dempsey, “ABD’nin Ulusal Askeri Stratejisi 2015” raporunu
açıklarken kullandığı bazı ifadeler, bir “küresel kaos” hattâ bir “küresel
savaş” öngörülerek belgenin hazırlandığı kanaatini oluşturmaktadır.
Belgenin
“Uluslararası Düzen” bölümünde, “bugün halen devam eden uluslararası düzenin,
ABD ve ona benzer değerleri savunan ülkeler tarafından 2.Dünya Savaşı sonrasında
kuruldu ğu ve ABD’nin bu alandaki
sorumluluğunun daha fazla olduğuna” özel vurgu yapılmaktadır. Ayrıca belgede
“Halbuki revizyonist bazı ülkele rin son dönemde sıklıkla dile getirmeye
başladı ğı Birleşmiş Milletler’i yeniden yapılandırma görüşünün doğru olmadığı”
ve “dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunun Amerikan liderliği ve BM yapısı
altında bu şekilde bir düzenle hayatlarına devam etmek istedikleri”, “Aksi
halde ABD’nin uluslararası anlaşmalar ve sözleşmelere uygun hareketle, üzerine
düşen sorumlulukları yerine getireceği, bu değerlere saygılı olmayan ülkele rin
ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmala rıyla cezalandırılacağının”ifade
edilmesi, çok açık bir tehdittir.
Belgede
“komşularının bağımsızlığını tanımayan ve hedefine varmak için şiddet kullanmaya
hazır …” “Rus askerilerinin Ukrayna’nın doğusunda ayrılıkçılar safında
savaştığı” ifade edilerek Rus ya; “Asya-Pasifik bölgesinde gerilimlere neden
olmakla” Çin suçlanmaktadır.Raporun bütünü ve satır aralarına mahirane
yerleştirilmiş cümleler göz önüne alındığında, ABD’ye göre “kaosun üç ana
kaynağı” olduğu görülmektedir):
“Mevcut Kurulu
Dünya düzenini değiştirmek iste yen, “Revizyonist” olarak nitelenen güçler”;
Çin, Rusya ve Türkiye.
2- “Ciddi
güvenlik kaygılarına neden olan ülke ler”; İran ve Kore DHC (Kuzey Kore).
3-“Devlet-altı
yapılanmalar, şiddete başvuran aşırı örgütler”.
ABD
hegemonyasına karşı çıkan ve bu düzenin değiştirilmesi için sürekli
eleştiren,Çin,Rusya, İran,Türkiye ve Kore DHC(Kuzey Kore),raporda “revizyonist
ülkeler” olarak tanımlanıp tehlikeli düşman kategorisine konmuşlardır.Kurulu
küre sel düzenin değişmesini istemek, savaş nedeni olarak kabul edilmekte ve
“Revizyonist ülkelere” meydan okunmaktadır:
“Hiçbir büyük
güç henüz ABD ile askeri bir çatış maya giremez;ama ABD’nin büyük güçlerden
biriyle askeri çatışmaya girme riski artmaktadır.”
Bizzat
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Matin Dempsey’in,raporun tanıtımında,“ABD'nin
büyük bir güçle düşük; fakat gittikçe büyüyen bir savaş ihtimalinin olduğu ve
böyle bir çatışmanın muaz zam sonuçlar doğuracağına”vurgu yapmış olma
sı,“Kaostan Kaynaklanan Düzen”/(“Yaratıcı Yıkım”/”Düzeltici Savaş”) teorisinin
uygulanmak istendiği anlamına gelebilir. Geçen ayda ABD’nin Japon ve Güney Kore
uçakları ile birlikte Asya Pasifikte yaptığı gövde gösterisine ve buna Çin’in
cevabına, bu açıdan bakılmalıdır.Türkiye, bunu görmek,yeniden
değerlendirmek,gerek içerde ve gerekse bölgede bütünleşmek zorun dadır.Türkiye,
bu oyunu bozabilecek hem güce hem de imkâna sahiptir.
Kaynaklar:
Texe
Mars,İllüminatı,Entrika Çemberi
Akfırat,A.,Özel
Savaş Pentagon ve CIA
Varsden,V.,Siyon
Liderlerinin Protokolleri,
Foster
J.B.‘Emperyal Amerika ve Savaş
Can.,B.,“21.Yüzyıl
Haçlı Savaşlarında yeni Bir Tuzak: Ilımlı İslâm Cumhuriyeti”